Erol Güngör tarafından kaleme alınan bu eser iki farklı kitaptan müteşekkil Birincisi (1974)yılında kaleme alınan Ahlak Psikolojisi ikincisi 1975 yılında yazılan Sosyal Ahlak ‘tır.
Birinci kitap Ahlak Psikolojisi,ahlakın kişi üzerinde ki etkilerini anlatmaktadır.Ahlak Psikolojisi iki ana konudan ( 1.Ahlakın Psikolojik Görünüşü 2.İnsanın Yaşayışı ve Ahlak) oluşmaktadır.Birinci bölümde insanın kişiliğini oluşturan unsurlar anlatılmaktadır.Bu arada kişiliğin(şahsiyet)her insanın kendine özgü davranış eğilimlerinin dinamik bir bütünü diye tarif edilmekte insan şahsiyetini meydana get
iren unsurların başında soyaçekim geldiği iddia edilmekte bundan başka biyolojik faktörlerin rolünden bahsedılmekte üçüncü faktör olarak çevre olduğu anlatılmaktadır.Yazar çeşitlı psikologların görüşlerıni serd edıyor ve bu konuda şu karara varıyor;çocuğun şahsiyetinde “0-5″yaş aile, bundan sonra çevre etki etmekte ,bunlarla beraber biyolojık faktörlerındeönemli etkisi olduğunu belirtmekte.
İkinci alt başlık Ahlakı Davranışın psikolojik yönü .Ahlaki davranışın pisikolojik yönü diyince davranış yaptığımız kişi veya varlıklar hakkında ki tutumları kastedilmekte insanın farklı tutum sergilediği idda edilmekte .Böylesi durumlarda sadece tutmlarımızı değiştirdimiz fertler değil kendimizde
(benliğimizde)devreye girmekte. Bir insan başkalarına karşı tutumunu değerlendirirken kendi kişiliği hakkındada bilgi sahibi olmak zorunda kalıyor.Kendi şahsımız hakkındaki tutumlarımız benlik veya ben dediğimiz kavramı meydana getirir.İnsan zekası sayesinde kedi şahsımızı objektif bir şekilde, yani dışardaki varlıklardan biriymiş gibi görebiliriz ve ona karşıda bazı tutumlara sahip olur.Herkesde bir benlik kavramı var olduğu idda edilmekte ve ahlaki davranış bu benlik ile dış dünya arasındaki münasebetin görüntüsü olduğu idda edilmekte.Ahlaki davranışta etkili bir faktör olan benliğin oluşumunda toplumun etkisi vardır.çünkü başka insanlarla ilişkiye girmeden davranış olmaz.Davranış olmayınca sosyal davranış şeklinde insanın aklında bir yargı belirmekte insanların ahlaki bir davranış hakkında yargıda bulnabilmeleri için belli zeka kapisitesine sahip olması gerektiği çoğu ilim adamlarınca ileri sürülmekte.zeka yaşına göre insanların ahlaki davranışlar hakkındaki yargılarında da değişiklik olduğu iddia edilmektedir .Çocukla yetişkinin bir davranış sonucundaki değerlendirmerleri buna örnektir
Yazar önemine binaen bir parantez açıyor ve cinsel ahlaktan yani iffet kavramından bahsediyor.ahlak sahasında yaşanan münakaşaların çoğu bu cinsel ahlak konusundadır.toplumun ahlak sistemini beğenmiyenler en çok cinsel ahlakla ilgili standartlardan şikayetçidir.Fraude gibi alt ve üst ben inancına sahip olanlar toplumun alt beni güdükleştirdiğini iddia etmektedirler.Toplum cinsel hayatın istikameti için aileyi icat etmiştir.Üçüncü alt başlık olarak ahlakın boyutları vegelişmesi anlatılmaktadır
Ahlakın üç boyutu vardır.Bilgi,duygu,davranış.Ahlaki bilgi ahlak değerleri hakkındaki bilgilerdir.Devlet malını yemenin kötü birşey olduğunu insanın bilme ahlaki bir bilgidir.Devlet malı yememesi ahlaki bir davranıştır.Yemesi durumunda suçluluk hissetmesi ahlaki bir duygudur.Fakat her zaman bilgi,davranış ve duygu birbiriyle dayanışma içinde olmayabilir.Ahlaki bilgi genelde model olarak alınan
insanlardan öğrenilmektedir.
C) PSİKOLOJİ VE AHLAK
Birinci kitabın son bölümünde psikoloji ve ahlakın birbiriyle ilgisi anlatılmakta .Konuya girmeden önce “İnsanın gerek kendi içinde gerekse dışında meydana gelip de kendisi tarafından fark edilen değişmeler” diye şuur tarif edilmiş.Ayrıca bizim kafamızdaki şeylerin arasındaki farkına varabildiğimiz unsurlardan ibaret olduğu da şuurun farklı bir versiyonu olduğu eklenmiş.Ahlaki bilgi şuur karşılamakta.Duygu ve bilginin oluşmasında “iç kontrol oluşmakta”. Bu iç kontrolu meydana getirenler şöyle açıklanmakta:İç kontrolu meydana gelmesi için belli bir olgunluk seviyesi gerekmektedir. Olgunluk seviyesine gelinceye kadar anne-baba yetiştirici ve öğretmenlerin çocuğa davranışları iç kontrolu meydana getirmekte.Yani çocukluk çağında görülen terbiyeye bağlıdır.
Psikolojik Bakımdan Ahlak Dışı Haller ve Ahlaki Şuur:
Ahlak dışı haller denince genellikle belli bir takım ahlak kaidelerinin çiğnen mesi gelmektedir.Ahlak dışında şu kastedilmektedir .Kişi istediği bir hareketten dolayı suçluluk hissi duyuyorsa bu hareket ahlak dışıdır.Ahlaki şuurda kişinin kendinin (benliğinin) farkına varmasıdır.
VİCDANIN YAPICI UNSURLARI
a)Şuurdan Vicdana Geçiş ve Ahlaki İlerleme:
Ahlak şuuru insanın iyiyle kötüyü birbirnden ayıd edecek ölçülere sahıp olması demektir.Bu ahlaki bilgiye duyguyuda ekleyince vicdan mekanizması oluşur.İnsanı ahlaklı davranmaya iten işte bu duygudur.
b)Doğruluk ve Ahlak:
Doğruluk ve dürüstlük ahlaklı olmanın sonucudur. Ahlaklılıktan kuvvetli vicdan sahibi olmak kastedılmektedir.
Kitabın İkinci Kısmı:İNSANIN YAŞAYIŞI VE AHLAK
Birinci bölümde ahlakın psikolojik yönü ,teorik yönü ele alınmıştı.İkinci bölümde ahlakın pratik yönü kişinin davranışlarına olan etkisi anlatılmakta.
A)KİŞİYE SAYGI:Ahlakılı davranışın gayesi insanların birarada ahenk içinde yaşamasıdır.Bunun içinde kişilerin kişiliğine saygı duyulmalıdır.Burada başkalarına karşı değil kişinin kendi vucuduna da saygı duyması gerekir. Kişinin kişiliğine saygıdan başka kişinin yaşamına ,vucut bütünlüğüne de saygı duyukmalıdır .Ahlaki olan ruh ve bedenin ikisine de saygı duyulmasıdır. Bu saygı başkaları tarafından olması gerektiği gibi kişinin kendi kendisine de saygı duyması gerekir.Bu da sağlığa zararlı davranışlardan ve alışkanlıklardan uzak durmakla sigara,içki,ilaç gibi zararlı maddelerin kullanılmaması şeklinde tecelli eder.
İkinci Kitap :SOSYAL AHLAK
Ahlak kişinin diye tarif edilmiştir.İnsanlar birarada yaşadıklarından birbirlerine karşı davranışları bulunmaktadır.Bu davranışlar sonucu iyiveya kötü neticeler zuhur etmektedir.Bunun için ahlakın sosyal yönü vardır.
İnsanın Ahlakını Etkileyen veya Davranışlarına Yönveren Şeyler:
1)Örf ve Adetler: Her toplumun nesilden nesile aktarılan standart davranış tarzlarına örf ve adetler denir.Fakat örf ve adet aynı derecede etki payına sahip değildir. Örfe muğayir davranınca resmi sert tepki alınır,adete ters davranılınca alay edilme ,hor görülme şeklinde tepki alınır.
Örf ve adetlerin kökü derinlere ,çok uzak geçmişe dayanır. Örf ve adetler toplum düzeninin ayakta durmasını, toplum hayatının hercümerc olmasını önleyen kalıplardır.Fakat bu örf ve adetlerde dedeğişmeler gözükmektedir. Aynı zamanda örf ve adetler toplumdan topluma,zamandan zamana izafidir.Hepsinde farklılık arzederler.İdial olanı ise örf ve adetlerin meydana getirdiği kişinin davranışlarını veya ahlakının değişmez olmasıdır.Fakat böyle birşey olması çok zor hatta imkansız gözükmektedir.Örf ve adetler toplumlarda görülen tavırlar,tarzlar ise bu şunu netice vermekte; burada bir sosyal hayat vardır.Bu sosyal hayatın da ilkeleri ve problemleri vardır.Bakın yazar ilkevela şunu diyor:sosyal hayatın ilkeleri ve problemleri şimdi açıklayamayacağımız kadar karmaşktır ve o ölçüde münakaşa konusudur.Fakat ahlakla ilgili noktalarına genel çizgiler içinde özetleyebiliriz.Sosyal hayat denince akla insan toplulukları gelir.Toplum bize nasıl davranacağımızı öğretir,problemler ise sosyal hayatın zaruretleri ileferdi hürriyet arasında iyi bir dengenin kurulmasıdır.Cemiyet ahlak problemini çözmek için insan grupları arasında eşitlik sağlamaya, bir taraftan da bütün fertlerini belli bir ahlak disiplini içinde yetiştirmeye çalışır.
Toplum fertlerinin hepsini ortak bir ahlak disiplin içinde yetiştirir.Bunun sonucunda fertlerde şu konularda ortak değer yargılarıoluşur:a)Medeniyete doğru çaba gösterilmeli.Medeniyetten debir halkın örf ve adetinin yumuşaması,şehirlileşmesi,nezaket ve umumi ahlak ve adabın gözetilmesine ve kanunlaşmasına imkan verecek bir bilgi yayılması demektir.Bir cemiyet faziletli bir hayat oluşturmassa medeni olamaz.
Medeniyetin sonucunda iadealbir adalete ulaşmaktır. Kişinin ödevlerinden biride deleti gözetmektir.Bu adalet kavramıda değişmez değildir.Kavramdan maksat anlanmıştır.Mesela adalet denince kanunların eşit uygulanması gerekir.Adaletin üzerinde en fazla titzlikle durulan tarafı titizliktir.Önceden böyle bir adalet anlayışı varken daha sonra sosyal dalet fikri gelişmiştir.ideal adelet fikrinin yorumlanması
başlığı altında yazar tabii hukuktan bahs etmektedir.Tabi hukuk herkes için geçerli olan hukuk demektir. Yargılama başlığı altında ise adaletle yargılamanın farkından bahsetmekte ve adaletin bir kimseye yaptığının karşılığının verilmesi yargılamanın ise bir kimseyeye karşılık vermemek hangi ceza verilmemesi şeklinde tarifetmiştir.Adaleti herkezin gerçekleştireceğini fakat yargılamanın ise Allah tarafından Allah’ın dostlarıtarafından gerçekleştirilebileceğini ifade etmiştir.
Din ve Ahlak :
Din kaynağını Allah’tan alan bir ahlak sistemidir.Ahlaki davranışın en önemli özelliklerinden biri olan adalet fikri din tarafından ikame edilmiştir.
Adalet İlkelerinin Uygulamaları :
Pozitif hukuk denen elan yürürlükteki hukuk ideal adaletin uygulamış tarzıdır.Pozitif hukukun kaynağı olarak örf ve adetlerin belirlediği hak ve haksızlıktır.Yani birinci kaynak örf ve adetlerdir.Hukukun ikinci kaynağı sosyal hayattır.Kamu vicdanın devlet gücü ile kuvvet kazanması ve ahlakı koruyan tedbirler alması hukuku oluşturur.Hukuk kaynağından maksat hukuk kaidelerini koyan makam veya bu kaidelerin dayandığı temel demektir.
Sorumluluğun Temelleri Ve Dereceleri :
Sorumluluk derken iki kavramla karşılaşıyoruz ,Beklenen davranış ve birşeyi ve bir şeyi yapmaya ve yapmamada tercih.Toplumun insandan hangi davranışlar
bekleyeceğini
a-)Şahsın özellikleri.
b-)Şahsın içinde bulunduğu durum.
Sorumluluğun derecelerine gelince bu konuda sorumlulukla ilgili ahlak veya huku kun kaidesinin kaynağına bakmamız gerekiyor.Kaidenin kaynağı hangi makam ve otorite ise biz birinci derecede otoriteye karşı sorumluyuz.Her davranış meydana
getirdiği zarar derecesine göre bir sorumlulukfoğurur.sorumluluğun sosyal kaynağına gelince ,sorumluluk sosyal bir kavramdır,kaynağını cemiyetten alır.
Yaptırıcı Kuvvetler :
İnsanı belli bir şekilde davranmaya zorlayan kuvvet (müeyyide) demektir.
Yaptırıcı kuvvet
a-) Devlet kendi emir ve yasaklarına uymayan kimselere ceza
verir.Para cezası, hapis,sürgün,vicdan cezası gibi.
Hukukun Garantileri başlığı altında yazar şunları anlatıyor;
Bir ülkenin hukuk sistemi o ülkenin ahlak sisteminin başlıca garantisidir.Hukuk kaideleri bir bakıma devlet gücüyle korunan ahlak kaidelerinden ibarettir.Devlet hukukun sahibidir.Devlet hukukun sahibi olmakla cemiyetin bütün varlığına da
garanti altına almış olur. Hukukun garantörü olan bu devleti vatan ve millet meydana getirir.
Hukukun sahibi hamisi olan devletin görevlerinden birisi sosyal adaleti sağlamaktır.Sosyal adeletten maksat herkesi aynı gelir seviyesine çıkarmak herkesi eşitlemek değildir.O zaman toplumda birlik duğ olmazdı.Sosyal adeletten maksat her kese eşit fırsat hakkı tanımaktır.
Sosyal adeltten insanların haklarından bahsedince demokrasi ve ahlak kavramı gündeme gelmektedir.Demokrasi halkın,halk tarafındanhalk için idaresidir. Demokrasinin en göze batan tarafıseçme hürriyetidir.Yani bütün insanlara eşit seviyede muamele edilir herkesin seçme hakkı vardır .Vatandaşın ahlaki sorumluluğu demokratik rejimlerde seçme hakkını kullanmasıdır.
Yazar burada farklı bir konuya geçiyor.Savaş ve Ahlak kavramlarını karşılaştırıyor.Savaşın normalde ahloki bir hareket olmadığını anlatıyor.Fakat ortada bir tarafın tecavüze uğraması varsa bu sefer savaş ahlakın korunması için zorunluluk haline geliyor.Savaşın ahlaka ters olmasının sebebi insanların tıpkı hayvanlar gibi sadece karın doyurmave hayatta kalma endişesine düşmeleridir. Rüşvetin vurgunculuğun yalancılığın savaş zamanında artması artı bir sebeptir.Savaş ahlakında hile vardır.Fakat ikiyüzlülük yoktur diyor yazar eğer savaşa girilmişse
Yazar son olarak makinalaşmanın yani otomasyonun ahlakla olan ilşkisine değiniyor.Makinayla birlikte gelen yeni değerlerin ve yeni hayat tarzının eski ahlaki değerleri sarstığını iddia ediyor.Makinalaşmanın artması yani makina üreten makinaların yapılması sonucu işçi olarak insana ihtiyaç bırakmayacağı bunun için toplumdaişzisliğin artacağından bahsediyor.Makinalaşmayla beraber teknisyen yetiştirileceği vasıfsız işçilerin hiçbir işe yaramayacağı kanaatine varıyor.Ayrıca otomasyonun insanın yaptığından daha hızlı ve daha çok üretim gerçekleştirmesi netice sinde insanların boş zamanları çoğalıyor.İnsanların boş kalması onların bu boşluklarını kötü alışkanlıklar edinerek gidermeleri ahlaki bir bunalım getirdiği kanaatindedir yazar.Teknolojinin (otomasyonun) geliştiği şu dönemde tıp ve mühendislikler revaçta bulunmaktadır.Fakat meslek seçiminde ferdi beceriler ve istekler göz önünde tutlmalı ahlaki gaye olarak insanlara faydalı olabileceği mesleği seçmek en ahlaki olanıdır.
İkinci kitabın ikinci bölümünde yazar ailenin ahlak üzerindeki etkilerine değinmiş.Ailenin bilhassa karakter terbiyesi bakımından bütün diğer eğitim kaynaklarından daha önemli olduğunu belirtmiştir.Yazar cemiyet dediğimiz topluluğun ailetarafından yetiştirilen insanlardan meydana geldiğini söylemekte ,ve ahlaki davranışın bilhassa duygu yönünün ailede oluştuğunu düşünmektedir.Yazara göre aile cemiyetin en önemli bir birimidir ve böyle olmaya devam edecektir.
-Erol güngörün dili kullanma kabiliyetikonuya olan vukufiyeti sayesinde çok zor meseleleri herkesin anlayabileceğibir uslupta konuyu işlemiş.Sosyoloji ve psikoloji kitaplarında çok görmeye alıştığımız yabancı kelimeler tabirler fazla kullanılmamış.Bunlar kitabın artı tarafları.
Konular arasında bağlantının çok olmaması konuya insanın motive olmasını engelliyor.Konular arasında irtibat kurmak zorlaşıyor.Bunlarda kitabın eksi tarafı.