Şikayet etmek yerine, bir yerden başlayın. Ertelediğiniz yada yapmak istediğiniz bir şeyi yapın. Büyük başarılar küçük adımlarla başlar. Yapabilecek gücünüzde var, potansiyelinizde ama siz farkında değilsiniz yada kolayı seçiyorsunuz. . Kötümser ‘Yapılamaz’ der. İyimser ‘Yapılabilir’ der. Motivasyona sahip kişi ise, ‘Yaptım’ der. Her sabah motive eden bir şeyler olsa yada sözler duysanız gününüz nasıl geçerdi.? Hayatın herhangi bir anında motive olduğunuz ve başardığınız bir çok şey olmuştur. Kimse sizden bir şeyi ilk bulan olmanızı beklemiyor. Kendi mutluluğunuzu yakalayın yeter. Hiçbir insan başarısız olmak istemez . başarısızlık başkalarıyla kıyaslandığınız zaman kıyaslanan kişiden biraz gerideyseniz izafi olarak varmış gibi görülür. Ancak yarışta birinci olanda ikinci olanda başarılıdır kimi zaman saniselerle geçilen bir sporcu ikinci olmuşda olabilir. yoksa sadece birincilere ödül verilirdi. Herhangi bir üniversitenin bir bölümüne bazen Türkiye birincide binincisi de beraber girip okur. Bazen olur ki daha üst sıradan giren alt sıradan gireni ders başarısında geçebilir. Aslında önemli olan rekabet içinde yaşamak değil mutlu yaşamaktır. Hayat bir spor değil belki bir oyundur. Herkes kendine düşüne rolü oynamaktadır. Tek farkı bu oyunda ben oynamıyorum diyerek çıkma şansımız yok gibidir. Bu yazıda yapabileceğinizi göstermeye çalışıyoruz.
Başarıyı her zaman birilerini geçmek olarak düşünmeyerek başarının ilkelerini yazalım
Başlangıç noktası her yerdir
Bir turist yaşlı bir marangoza sorar sizin kasabanın ne gibi özellikleri vardır. Marangoz cevap verir. Burası her şeyin başlangıç noktasıdır buradan her yere gidebilirsiniz.Marangoz ne kadarda haklıdır. Başlamak için bulunduğumuz yerden hareket edeceğimize göre her şeyin başlangıç noktası bulunduğumuz yerdir. Büyük yollar küçük adımlarla tamamlanır. aniden çok büyük adım atabilmiş hiçbir insan yoktur. Adım atmak için şartların oluşmasını beklerseniz, sizin gideceğiniz yol başkaları tarafından patika olur ve başkalarının adımlarına basarak ilerlersiniz. Başlangıçta başkalarının adımlarına basmak belki sıkıntı olmaya bilir ama farklı yollar oluşturmak insanın kendine güvenini ve farklılık bilincini de arttırır. Yoksa menkıbe dinler gibi başkalarının hamasi destanlarını dinler his insanı olursunuz. Anlık hislerle ciseleyen yağmur gibi olur sağnak haline hiçbir zaman dönemezsiniz. Bunları söylerken hayatın sadece rekabetten ibaret ve sadece başarı odaklı olduğunu söylemek istemiyorum. Hayatta başarıdan daha değerli şeylerde vardır . örneğin faydalı olabilmek. aslında insanlar bir şeyleri başarırken birilerine faydalıda olabilmektedir. Bir şirket düşünün şirketin patronu kazandıkça çalışanlarda kazanacak belki maaşları artacak, geleceğe yönelik sıkıntıları kalmayacaktır. Herkes görevini harfiyen yaparsa onlarda başarılı olduklarını hissedecektir. Bu başarı şirketin tüm birimlerine yansıyacak, birinin yaptığı iş diğerlerine fayda olarak dönecektir, Yoksa geminin kaptan kamarasında oturan adam bana ne gemideki diğer insanlardan diyip gemiyi batırsa kendisi orada güvende olamayacaktır.
Filler nasıl eğitiliyor biliyor musunuz? Daha yavruyken, kalın bir zincirle hayvanın bacağı bir direğe bağlanıyor. Önceleri hayvan kaçmaya çalışıyor ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın ne zinciri koparabiliyor ne de direği yerinden oynatabiliyor. Fil yavrusu ayağında zincirle büyüyor ve kaçamayacağını kabulleniyor. Özgürlük kavramını yitiriyor. İşte bu noktada ayağındaki zincir çözülüyor ve yerine konulan ince bir halatla birkaç santimetre boyunda tahtadan bir çubuğa bağlanıyor. Fil, bu koşullarda kolaylıkla kaçabilecek olmasına rağmen olduğu yerde kalıyor. Çünkü hala var olduğunu sandığı zincirini asla kıramayacağına inanıyor. Çoğumuzun yaşamı da çocukluğumuzda koşullandığımız düşünce, duygu ve inanç kalıplarının esaretinde sürüyor. Olağanüstü yetenekleriniz, olağanüstü gücünüz var ve kullanılmayı bekliyor. Eğer yapabileceklerinizin hepsini yapmış olduğunuzu görebilseydiniz çok şaşırırdınız. “Yapamam” deyip yapabileceklerinizi engellemeyin. Tek bir insan bile yapmak istediğinizi başarmışsa aynı güç sizde de var. Ne kadar hızlı koşabileceğinizi bilmek istiyorsanız, olimpiyatlarda en hızlı koşan insanı gözleyin, sokakta yürüyen insanı değil. Olimpiyat şampiyonu da bu başarıyı hak etmek için uzun süre kaslarını, bedenini, düşüncelerini eğitti. Ve yarıştan önce koçu motive edici sözler söyledi, değil mi? Binlerce tonu kaldırabileceği halde, gücünü bilmediği için tahta çubuğun esaretinde yaşayan fil gibi, kendinize empoze ettiğiniz sınırların farkında olun. Gücünüzün ve yeteneklerinizin farkında olduğunuzda, kendinize olan inancınız da artacaktır. Bu güçle dağları devirebilirsiniz. Her şey olup bittikten sonra, “Bunu ben de yapabilirdim” dedi adam. Oysa önceleri, “Yapamam” diyordu. Sonra, “Belki yapabilirim” demeye başladı. “Peki bir deneyeyim” noktasına geldiğinde, biri ‘yapmıştı’ bile. Çünkü yapan bir kişi, en başından yapabileceğine inanıyordu. Başarılı insan yaratıcı ve üretkendir. Bir şeyi ancak ‘yaparak’ yapabilirsiniz, yapabileceğinizi düşünmek yetmez. Başarılı insan başarının bir günde oluşmayacağını bilir. Adım adım hedefe yaklaşır. Ve hedefin de ötesine geçer. Sizi olabileceğinizin en iyisi olmaktan, istediklerinize sahip olmaktan ve yapabileceklerinizden alıkoyan ne? Tembellik mi? Risk alma korkusu mu? Başarısızlık korkusu mu? Başarı korkusu mu? Tüm bu korkular daha başlamadan bizi bitirir.
Başarının basamaklarının neresindesiniz?
Şimdi sayacaklarımı dikkatle okuyun.
Yapamam… Yapmam… Ne yapacağımı bilmiyorum… Keşke yapabilseydim… Belki yapacağım… Yapacağım… Belki yapabilirim… Yapabilirim… Yapıyorum… Yaptım.Edison’a ampulü keşfetmeden önce, başarısız olduğu 999 deneme için ne hissettiğini sormuşlar. Edison şaşırmış: “999 başarısızlık mı? Hayır! Işığa kavuşamamanın 999 yolunu keşfettim o kadar.”Bir öğrenci okulu bırakmaya karar vermiş. Öğretmenine derslerden çok sıkıldığını söylemiş. Öğretmeni onu okulda kalması için ikna etmeye çalışıyormuş. “Okuldan vazgeçemezsin genç adam. Tarihte yer alan büyük önderler hedeflerinden vazgeçmedikleri için hatırlanıyorlar. “Thomas Edison, Marie Curie, Simone de Beauvoir, İsmail Çokgören…” Öğrenci şaşırmış, “İsmail Çokgören kim?” “Gördün mü?” demiş öğretmen, “Onu tanımıyorsun. Çünkü o hedefinden çabuk vazgeçti.”Sağlığınız nasıl? Özel hayatınız doyumlu mu? Şu soruları kendinize sorun:Bir başkası olsaydınız, sizinle iş ortaklığına girer miydiniz? Kendinizi arkadaş olarak, dost olarak seçer miydiniz? Karşı cinsten biri olsaydınız, kendinizi eş seçer miydiniz? Dürüstçe verdiğiniz yanıtları beğenmiyorsanız, bunları ‘evet’e çevirmek sizin elinizde. Korkular bir illüzyondur. Korkuları, üzerine giderek aşabilirsiniz. Yoksa bilinçaltınızda ‘sevmek kaybetmektir’ kasedi mi var? Sevmek kazanmaktır! Sevdiğiniz kişiyi ya da nesneyi kaybetseniz bile kendinizi kazanırsınız. İçinizdeki özünüz olan sevgi bir şekilde ortaya çıktıktan sonra gittikçe çoğaldığınızı fark edeceksiniz. Ayrıca gerçek olan hiçbir şey kaybedilmez. Kaybolan yalnızca illüzyonlardır.
Mutluluk, başkalarının ya da koşulların bize isterse sunduğu, isterse sunmadığı, altın tepsiden bir pasta değil ki. O sizin içinizde. Hayat size borçlu değil. Ama sizin kendinize olan borcunuz büyük. Bu borç, nasıl mı çoğaldı? Yaşamınızın sorumluluğunu üstlenmemekle… İnsanları sömürmekle… Sorumluluk almadığınız için sizi sömürmelerine izin vermekle… Bedelsiz maddi ve manevi kazançlar… Hemen şimdi ve burada yaşamınızı yeni bir yola sokabilirsiniz. Şu anda ne yapıyorsunuz? Bugün kendiniz için küçük bir adım atın. Yapmak isteyip de yapamadığınız ya da cesaret edemediğiniz bir şey yapın. Küçük başarılar, büyük başarıların ilk adımıdır.
Gücünüz de var, yeteneğiniz de. Nereden mi biliyorum?
1. Siz bu evrende eşsiz ve özgün bir varlıksınız.
2. Bu yazıyı okumak için kendinize zaman ayıracak kadar kendinizi değerli buluyor ve bir şeyleri değiştirmek istiyorsunuz. Nereye gitmek istediğinizi bilirseniz, istediğiniz yere gidersiniz. Haydi!