Avcılar oturmuşlar başlarından geçen ilginç olayları anlatıyorlarmış: İçlerinden biri:
– Bir gün gölde balık avlarken oltama büyük bir balığın takıldığını anlayınca:
– Yavaş, yavaş ve büyük bir mücadele ile kıyıya çektiğimde, büyük bir turna balığı olduğunu gördüm, balığı tek başına taşıyamayacağımı anlayınca gidip köyden atımı aldım, fakat balığı ata koyduğum zaman bir taraftan başı diğer taraftansa kuyruğu yere değmesin mi, yapacak bir şey olmadığından yola çıktım ama oda ne az sonra balığın ağırlığından atın beli kırılmasın mı, deyince:
Orada bulunan arkadaşlarından biri de:
– Biz de üç arkadaş bir gün sisli bir havada domuz avına çıkmıştık, o arada çalıların arasında ses duyunca tüfeğimi ateşlememle acı bir feryat duyup, çalılıklara koştum vurduğumun arkadaşım olduğunu görünce hemen bir mezar kazmaya başladım, fakat o arada diğer arkadaşım gelerek;
– Seni “katil” deyince;
– Onu da vurmak zorunda kaldım, onun içinde bir mezar kazmaya başlamıştım ki;
– Bu sefer de orman memuru silah sesini duyup ta yanıma gelmesin mi?
– Artık yapacak bir şey kalmadı, ha iki ha üç kişi deyip onu da vurdum, tabii onu saklamak içinde bir mezar daha kazmaya başladığımda:
– Karşıdan bir traktör dolusu köylü yanıma doğru gelmiyor mu?
Turnayı yakalayan avcı:
– Yok artık, köylüleri de vurup gömdüm deme.
– O zaman sende balığın boyunu daha makul bir ölçüye çek, bana bir traktör dolusu köylüyü vurdurma.
Üç kişi binilmez
Trafik polisinin biri hiç kimseye ceza yazmazmış. Her suçluyu serbest bırakırmış. Bir gün komiseri onu hiç kimseye ceza yamadığı için işten atacağını söylemiş. Yalvaran polise dayanamayıp, eğer akşama kadar 10Devamını Oku