Zihinsel engelliler ve cinsellik

zihinselengelveyetersizlikler2002 Türkiye Özürlüler Araştırması sonuçlarına göre, özürlü olan nüfusun toplam nüfus içindeki oranı % 12.29’dur. Bu oranın % 0.48’ini zihinsel özürlüler oluşturmaktadır.

Zihinsel özürlü nüfusun;

  • % 20.54’ü eğitilebilir
  • % 26.49’u öğretilebilir
  • % 18.32’si ağır
  • % 19.66’sı çok ağır olarak dağılım göstermektedir..

Yoğun olarak 20-29 yaş grubunda görülen zihinsel özürlü nüfusun % 0.58’i erkek, 0.38’i kadın olup, çoğunluğu kırsal kesimde yaşamaktadır.

Zihinsel özürlülerin en belirgin özelliği, gelişim hızlarının yaşıtlarından yavaş olmasıdır. Bununla birlikte, cinsel gelişim de tüm gelişim alanlarında olduğu gibi, normal gelişim gösteren bireylerle aynı sırayı izler.

Cinsellik, bireyin kendi cinsel kimliğini kabul etmesi, cinsinin gereği olarak, karşı cinsle ilgilenmesidir. Genelde insanlar kimliklerinin önemli bir bölümünü oluşturan cinsellik konusunda bilgi vermekten, bilgi almaktan kaçınırlar ve ifade etmekte zorlanırlar. Oysa bireylerin cinsel bilgilere de ihtiyaçları vardır. İlk cinsel ilgiler, sadece cinsel içerikli değil tüm çevreyi kapsayan geniş bir merakın bir kısmıdır. Çocuğun cinsel konulardaki merakı dünyayı tanıma ihtiyacından doğar. Bu merak, çocuğun diğer merakları gibi yerinde ve sağlıklıdır.

Çocuklara cinsellikle ilgili bilgiler verilmediğinde gerçekleri kendileri bulmaya çalışırlar. Bu durumda, anne babanın istemediği kişilerden bilgi edinebilirler. Gözetleme, takip etme gibi yollara başvurabilirler. Yaşıtlarından bilgi alabilirler veya kendi başlarına denemeler yapabilirler. Tüm bu durumlarda yanlış sonuçlara bilgilere ulaşma olasılıkları çok yüksektir. Bu da, ileride geliştirecekleri cinsel davranışlarda çekingenlik, suçluluk, korku, utanç, kızgınlık ve tutukluğa yol açabilir.

Toplumdaki cinsel tabular nedeniyle bireyin yeterince bilgilendirilmemesi, bu konudaki sorularının geçiştirilmesi ve “ayıp” konular olarak kabul edilmesi önemli bir sorun dur. ( İster geç gelişim gösteren, ister normal gelişim gösteren çocuklar olsun ) Normal gelişim gösteren veya geç gelişim gösteren tüm çocuklar, bu konuda bilgilenme hakkına sahiptirler.

Cinselliği n karmaşıklığını anlamakta ve bunu yaşamlarına geçirmekte yardıma gereksinimleri olan zihinsel özürlülere, tüm bireylerde olduğu gibi cinselliği keşfetmeleri, kendi cinselliklerini olumlu şekilde ifade etmeleri ve cinselliği sağlıklı biçimde yaşamaları için fırsat verilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, yeterli cinsel bilgiye sahip olmayan zihinsel özürlülerin, cinsel istismarı da içeren tüm istismar biçimlerine diğer bireylere göre daha fazla maruz kaldığı ve aynı zamanda cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma ya da gebe kalma riskinin arttığı bilinmektedir.

Genellikle toplumdan soyutlanan, sosyal ortamların dışında kalan ve yaşamları birine bağımlı olan z Zihinsel özürlülerin bireylerin, cinsel bilgi ve deneyimlerini diğer bireyler gibi aileleri, yaşıtları ve okulun yardımı ile paylaşma ve sosyalleşme içinde bilgilerini geliştirme şansları bulunmamaktadır. Bu nedenle, zihinsel gelişim düzeyine uygun olarak verilen cinsel bilgilere daha çok ihtiyaçları ihtiyaçları gereksinimleri vardır.

Anne-baba, zihinsel özürlü olsun olmasın tüm çocuklar ı için en uygun danışma kaynağı­dır. Her çocuğun kendi cinselliğiyle ilgili bir takım soruları ve sorunları olacaktır. Değişik kaynaklardan çelişkili değişik çeşitli mesajların verildiği bu konuda, en doğru bilgilendirmenin öncelikle aileler tarafından yapılması gerekir.

  • Aileleri zorlayan durumlardan biri de büyüyen ve gelişen çocuğunun kendi cinselliğiyle ilgili merakları ya da yaşadığı sıkıntılardır. Cinsellikle ilgili sorular karşısında kimi zaman hazırlıksız yakalanan aileler; kaygıya kapılabilir, neyi, nereye kadar ve nasıl aktarabileceğini şaşırabilirler. Ancak, hazırlıklı olmak, çocuk ve aile açısından zor olan bu dönemin daha rahat atlatılmasına yardımcı olacaktır.

Bununla birlikte cinsellikle ilgili en doğru bilgi paylaşımının; aile, okul ve bireyler arasında kurulacak iyi bir iletişimle etkili ve verimli olabileceği dikkate alındığında, zihinsel özürlülere yönelik olarak hazırlanacak  eğitim programlarınında örgün veya yaygın eğitim sisteminde uygulamaya geçirilmesi başlatılması gerekmektedir.

Aileleri zorlayan durumlardan biri de büyüyen ve gelişen çocuğunun kendi cinselliğiyle ilgili merakları ya da yaşadığı sıkıntılardır. Cinsellikle ilgili sorular karşısında zaman zaman hazırlıksız yakalanan aileler; kaygıya kapılabilir, neyi, nereye kadar ve nasıl aktarabileceğini şaşırabilirler. Ancak, hazırlıklı olmak, çocuk ve aile açısından zor olan bu dönemin daha rahat atlatılmasına yardımcı olacaktır.

Zihinsel Özürlü

Zihinsel özürlüler; gelişim süreci içerisinde genel zihinsel işlevlerde normalden önemli derecede göre gerilik ve uyumsal davranışlarda yetersizlik gösterirler. Zihinsel işlevlerin in önemli derecede ortalamanın altında olması; onların iletişim, öz bakım, ev hayatı, sosyal beceriler, toplumsal hayata katılım, inisiyatif kullanma, sağlık ve güvenlik, işlevsel akademik beceri, boş zamanı değerlendirme ve iş alanlarının iki ya da daha fazlasında sınırlılık göstermesine neden olur.

Zihinsel özürlülerin zeka yetenekleri, takvim yaşlarının altındadır. Zihinsel özürlülerde genel­likle dikkat ve bellek sorunları, sosyal yetersizlik, olgunlaşmanın gecikmesi ve gelişim dönemlerinde duraklamalar görülür.

Zihinsel özürlüler, aynı özelliklere sahip bireyler değildir. Kendi içlerinde önemli bireysel farklılıklar gösterirler. Bu farklılık nedeniyle, sınıflandırılmasına ihtiyaç duyulmuş ve bilimsel çalışmalar sonucunda zeka düzeyine, öğrenme yetersizliğine ve zihinsel işlevlere göre çeşitli sınıflandırmalar yapılmıştır. Bu kitapçıkta en yaygın sınıflamalar olan, zeka düzeyine göre yapılan sınıflama ile eğitsel sınıflamaya yer verilmiştir.

  1. Zeka Düzeyine Göre Yapılan Sınıflama: Bu sınıflamada, zihinsel özürlüler zeka bölümlerine göre dört grupta ele alınmaktadır.
  • Hafif Derecede Zihinsel Özürlüler (Zeka Bölümü 75-55 ya da 70-50)
  • Orta Derecede Zihinsel Özürlüler (Zeka Bölümü 55-40 ya da 50-35)
  • Ağır Derecede Zihinsel Özürlüler (Zeka Bölümü 40-25 ya da 35-25)
  • Çok Ağır Derecede Zihinsel Özürlüler ( Zeka Bölümü 25-5 ya da 25-0)  

2.Eğitsel Sınıflama: Bu sınıflamada, zihinsel özürlüler zeka bölümleri dikkate alınarak genellikle üç grupta ele alınmaktadır.

  • Eğitilebilir Zihinsel Özürlüler : Zeka bölümü, çeşitli ölçeklerde sürekli olarak 45 ile 75 arasında olup temel okuma, yazma, ve sayma becerilerini öğrenebilecek olan zihinsel özürlüleri kapsamaktadır. Bu çocukların dikkat süreleri sınırlı, motor gelişimleri normal gelişim gösteren yaşıtlarına yakındır. Sözel yönlendirmeleri anlarlar ve sosyal uyumda fazla güçlük yaşamazlar.
  • Öğretilebilir Zihinsel Özürlüler : Zeka bölümü çeşitli ölçeklerde sürekli olarak 25 ile 45 arasında olup temel okuma, yazma, ve sayma becerilerini öğrenmede sorun yaşayan zihinsel özürlüleri kapsamaktadır. Özel eğitime ve rehabilitasyona ihtiyaçları vardır. Eğer eğitim alırlarsa, günlük yaşam aktivitelerini, öz bakım becerilerini ve sosyal davranışları öğrenebilirler. Motor gelişimlerinde gerilikler görülebilir.
  • Ağır ve Çok Ağır Zihinsel Özürlüler (Klinik Bakıma Muhtaç) (Zeka Bölümü 25-5) : Zeka bölümü çeşitli ölçeklerde sürekli olarak 0 ile 25 arasında olup sosyal yaşama kesinlikle uyum sağlayamayan, başkalarına tamamen bağımlı olan ve sürekli bakıma muhtaç zihinsel özürlüleri kapsamaktadır.

Zihinsel özürlüleri normal gelişim gösteren bireylerden ayıran en belirgin özellik öğrenme yeteneklerindeki geriliktir. Zihinsel özürlüler, genellikle konuları algılamada ve akılda tutmada güçlük yaşarlar. Öğrendikleri bir bilgiyi yaşamlarında karşılaştıkları her duruma aktarmada güçlük çektikleri için özel yardıma ihtiyaç duyarlar. Bir durumdan, diğerine kolayca genelleme yapamazlar. Bu nedenle her konunun ayrı ayrı öğretilmesi gereklidir. Zihinsel özrün derecesi arttıkça, öğrenmede bir başkasının yardımına daha da fazla gereksinim duyulur.

Öğrendiği bilgiyi bir diğer duruma aktarabilmesi için özel yardıma ihtiyaç duyarlar.

Dikkat ve ilgi süreleri kısa ve dağınık olduğu için, öğrenmeleri ağır ve uzun sürelidir. Zaman gibi soyut kavramları geç ve güç anlarlar öğrenirler. Genellemede, kazanılan bilgileri aktarmada, yeni durumlara uymada zorluk çekerler. Bu nedenle de, okuldaki normal eğitim programlarından yarar sağlayamazlar.

Zihinsel özürlülerde dil ve konuşma özrüne bozukluklarına sıklıkla rastlanır.

  • Kaslarının gelişiminde belirli derecede gerilik görülür. Büyük ve küçük kaslarını kullanma becerisinde yetersizlikleri, el-göz koordinasyonu sağlamada zorlukları olabilir.

Sosyal olgunluk ve beceride geri oldukları için bu alandaki gelişimin yavaş olduğu görülür. Genelde kendilerinden yaşça küçük olan çocuklarla arkadaşlık etmekten ve onlarla oynamaktan hoşlanırlar. Oyun ve toplum kurallarına uymakta zorlanırlar. Kuralları zor ve karmaşık olan oyunlara katılmak istemezler. İçinde yaşadıkları toplumun geleneklerine uymakta ve kendi ihtiyaçlarını bağımsız olarak karşılamakta güçlük çekerler. Bazı duygusal sorunlar ve kişilik bozuklukları görülür. Kendilerine güvenleri azdır. Bağımsız davranamazlar. Geç ve güç dostluk kurarlar ve dostluk süreleri kısa olabilir. Sorumluluk almaktan kaçınırlar. Birilerine bağımlı olmayı tercih ederler. Genelde kendilerinden yaşça küçük olan çocuklarla arkadaşlık etmekten ve onlarla oynamaktan hoşlanırlar. Oyun ve toplum kurallarına uymakta zorlanabilirler . Kuralları zor ve karmaşık olan oyunlara katılmak istemezler. Genellikle içinde yaşadıkları toplumun geleneklerine uymakta ve kendi ihtiyaçlarını bağımsız olarak karşılamakta güçlük çekerler. Bazı duygusal sorunlar ve kişilik bozuklukları görülebilir.Her çocuğun bireysel farklılıkları olduğu gibi, zihinsel özürlü çocukların da bireysel farklılıkları vardır.

Zihinsel özürlü birey doğum yaşının değil, zeka yaşının ihtiyaçlarını yaşar. Temel düşünce sistemini bu çerçevede olgunlaştırır. Ancak, en temel ihtiyaçlar onun için de her zaman vazgeçilmezdir. Toplum içinde, katılımcı bir birey olarak yaşamlarını sürdürmek için özel bakıma ve desteğe gereksinim duyarlar.

Zihinsel özürlüler, de, normal gelişim gösteren çocukların geçtiği gelişim süreçlerinden aynı sırayla geçerler. Örneğin tüm çocuklar önce oturur, sonra emekler, daha sonra yürürler. Zihnisel özürlülerin ise bu süreçlerden geçiş hızları, yaşıtlarına göre daha yavaştır. Bu nedenle yaşıtlarının

Zihinsel özürlüler, yaptığı her şeyi yapamayabilirler. Ancak, zeka yaşı kendileri ile aynı olanlarla gelişimsel olarak benzer özellikler gösterirler. Anne- baba normal bireylerin gelişim dönemlerini ve özelliklerini bilirlerse; zihinsel özürlü çocuğunun gelişim düzeyini belirleyebilir.

Zihinsel özürlüler, her gelişim dönemine ait başarılması gereken gelişim görevlerini ya yerine getiremezler ya da geç getirirler. Anne babalar normal gelişim dönemlerini ve özelliklerini bilirlerse; zihinsel özürlülerin gelişim düzeyini belirleyebilirler.

Bu nedenle kitapçıkta, normal gelişim dönemleri verilmiş ve gerekli yerlerde zihinsel özürlülere yönelik bilgilere dikkat çekilmiştir.

Gelişim Dönemleri ve Özellikleri

Gelişim ; öğrenme, yaşantı ve olgunlaşma sonucunda bireyde görülen düzenli ve sürekli değişikliklerdir.

Gelişim dönemi ise belirli yaşlarda ayırıcı özellikleri olan aşamalardır. Gelişim dönemlerinin temel ilkeleri şunlardır:

  • Her dönem, kendine ait genel nitelikleri ve sorunları kapsar.
  • Dönemler, değişmez bir sıra içinde birbirini izler.
  • Dönemler, farklı özelliklerine karşın tüm kültürler için geçerlidir.
  • Gelişim baştan ayağa, içten dışa doğru bir sıra izler.
  • Gelişim hem biyolojik faktörlerden hem çevreden etkilenir.
  • Gelişimde kalıtsal özellikler ve bireyin yaşadığı çevresel özellikler farklı olduğu için bireysel farklılıklar söz konusudur.
  • Gelişimin hızı her yaşta aynı değildir.

En yaygın gelişim dönemleri sınıflaması, yaşa göre yapılan sınıflamadır. Gelişim üç dönem içerisinde ele alınmaktadır.

Bunlar;

1.Çocukluk dönemi

a.Bebeklik

b.İlk Çocukluk

c.Son çocukluk

2.Ergenlik dönemi

a.Ön ergenlik

b.Erinlik

3.Yetişkinlik dönemi

a.Gençlik

b.Yetişkinlik

c.Yaşlılık

Her gelişim dönemi, kendisinden sonra gelen döneme bir zemin hazırlar. Daha sonra gelen dönem ise önceki dönemlerden etkilenir. Bu dönemlerin birinden diğerine geçişte sadece fizyolojik değil, psikolojik, sosyal ve ekonomik etkenler de rol oynar. Ergenlik ve yetişkinlik dönemlerine geçişte temel kriter yaş değil, davranışlar olduğu söylenebilir.

Bireylerin, her gelişim dönemine ait başarması gereken görevleri vardır. Bireyler, bu görevleri başardıklarında o dönemi tamamlamış sayılırlar.

Bazı çocuklar, kendi yaşlarının gelişimsel görevlerini yerine getiremez ve bir ya da birkaç gelişim alanında yaşıtlarından daha geç gelişirler.

Zihinsel özürlü çocukların en temel / belirgin özelliği, gelişim hızlarının yaşıtlarından yavaş olmasıdır. Bu gecikme, gelişimin tüm alanları için geçerlidir.

1.Çocukluk Dönemi Gelişim Özellikleri

Bebeklik Dönemi: ( 0-2 yaş Genelde 0-24 ay olarak kabul edilmektedir)

Bebeklik döneminde kazanılan temel beceriler;

Ø Yürümeyi öğrenme,

Ø Katı yiyecekleri yemeyi öğrenme,

Ø Tuvalet eğitimi yoluyla dışkısını kontrol edebilme,

Ø Vücudunun çeşitli organları arasında koordinasyon sağlayabilme,

Ø Nesne devamlılığının (gözünün önünden alınan nesnelerin yok olmadığını bilebilme) kazanılmasıdır.

İlk Çocukluk Dönemi: ( Genelde 25-72 ay olarak kabul edilmektedir 3-6 yaş)

İlk çocukluk döneminde kazanılan temel beceriler;

  • Ø Yürüme ve konuşmayı öğrenme,
  • Ø El- göz uyumunu sağlama,
  • Ø Tuvalet eğitimini kazanma,
  • Ø Cinsiyet farklılıklarını öğrenme ve cinsel kimliğini kazanmaya başlama,
  • Ø Cinsel gösterişsizliği (cinsiyetini teşhir etmemeyi) Mahremiyet kavramını öğrenme,
  • Ø Kişisel Öz bakım ve günlük temizlik alışkanlığı kazanma, ( yemek yeme, el- yüz yıkama, giyinme v.b),
  • Ø Sosyal ve fiziksel gerçekliği tanımlamak için kavramlar oluşturma ve dili öğrenme,
  • Ø Başkalarıyla ilişki kurmayı öğrenme ve onlara yönelik duygularının farkında olmaya başlama,
  • Ø Okumaya hazır hale gelme,
  • Ø Doğru ile yanlışı ayırma ve vicdan gelişiminin başlaması,
  • Ø Toplumsal kuralları ve rolleri öğrenmeye başlamadır.

Son Çocukluk Dönemi: ( Genelde 7 6-12 yaş olarak kabul edilmektedir)

Bu dönem ergenliğe geçişte “kapalı-örtülü dönem” olarak bilinir. Ergenlik dönemi öncesinde “fırtına öncesi sessizlik” olarak nitelendirilir.

Son çocukluk döneminde kazanılan temel beceriler;

  • Ø Gündelik oyunlar için gerekli fiziksel becerileri öğrenme,
  • Ø Kendine karşı tutumlar oluşturma (k Kendini tanıma ) ve benlik yapısını geliştirme,
  • Ø Yaşıtlarıyla işbirliği sağlamayı ve paylaşmayı geçinmeyi öğrenme,
  • Ø Uygun erkeksi veya kadınsı sosyal rolleri öğrenme,
  • Ø Okuma, yazma ve aritmetikle ilgili temel becerileri geliştirme,
  • Ø Günelik yaşam için gerekli kavramları geliştirme,
  • Ø Vicdan, ahlak ve değerler sistemi geliştirme,
  • Ø Kişisel bağımsızlığını kazanmaya başlama,
  • Ø Sosyal grup ve kurumlara karşı tutum geliştirmedir.

2.Ergenlik Dönemi Gelişim Özellikleri

Ergenlik Nedir ?

En önemli gelişim aşamalarından birini oluşturan ergenlik dönemi, çocuklukla yetişkinlik arasında yer alır. Kendine özgü özellikleri ve sorunları olan bu dönemde ergen, yetişkinin yönetiminden kurtulmak ister. Kendini yönetme ve kararlarını verme yeteneği kazanır. Halk arasında “delikanlılık” diye bilinen, yaşamın zor ve karmaşık bir dönemidir.

Bu dönemde oluşan, olumsuz nitelikteki ruhsal ya da bedensel deneyimlerin etkilerinin yaşam boyu süreceği unutulmamalıdır.

Bu dönemde ergende;

  • Ø Cinsel rolünü kabullenme ve bu role uygun davranışlar ortaya koyma,
  • Ø Duygusal bağımsızlık kazanma ve kendisiyle ilgili önemli kararlar verme,
  • Ø Akranları arasında kabul görme ve arkadaşlık, işbirliği ve liderlik gibi yetenekler geliştirme,
  • Ø Kendi yaşına özgü bir yaşam felsefesi oluşturma,
  • Ø Bir meslek için hazırlanma,
  • Ø Öz kimliğine ulaşma ve kabullenme,
  • Ø Evlilik ve aile hayatına hazırlanma önem kazanır.

Ergenlik Çağı Ne Zaman Başlar?

Ergenlik belirtileri kızlarda 8-13 yaş (ortalama 11-11,5 yaş), erkeklerde 9-14 yaş (ortalama 11,5-12 yaş) arasında başlar. Kızlar ergenlik dönemine erkeklerden daha erken girer ve cinsel olgunluğa da daha önce ulaşır. Ülkemizde ergenlik dönemi kızlarda 10-12, erkeklerde 12-14 yaşlar arasında başlayıp, 20 yaşlarına kadar devam eder. Bu yaşlar kızlar için ortalama 11-13, erkekler için ise 13-15 ‘tir.

Ergenlik Döneminin Özellikleri Nelerdir?

Ergenin düşüncelerini, tutum, duygu ve davranışlarını 3 temel faktör etkiler.

Bunlar;

(1) T emel kişilik yapısı,

  • Ergenlik çağına özgü psiko-sosyal özellikler ,
  • Ergenin yaşadığı çevrenin sosyal, kültürel, ekonomik özellikleridir.

Bu üç faktörün etkisiyle oluşan kişilik yapısı içinde, yerini arama çabasında olan ergen; özdeşleşme, sorumluluk, özerklik sorunları ile karşılaşır ve bunları çözmeye çalışı r.

Ergenlik döneminin en önemli sorunu, kimlik arayışıdır. Ergenliğe, “benlik kimliğinin” kesin olarak şekil aldığı dönem olarak bakılır. Kimlik gelişimi ömür boyu sürer, ancak en önemli dönüm noktası, ergenliktir.

Ergenlikten önceki dönemlere ait gelişmeler, ergenin kimliğini şekillendirir.

Ergenlerde ortaya çıkan bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal özellikler şunlardır:

Bedensel Özellikler:

Erkeklerde;

  • Ø Büyüme hormonları salgılanır,
  • Ø Boy uzar, ağırlık artar,
  • Ø Kemikler ve kaslar gelişir,
  • Ø Cinsiyet hormonları salgılanır,
  • Ø Sperm üretimi başlar,
  • Ø Seste kalınlaşma olur,
  • Ø Kıllanma oluşur,
  • Ø Cinsel organda büyüme olur,
  • Ø Göğüs düğümcükleri görülür,
  • Ø Yağlanmaya bağlı kilo alma ve sivilceler olur.                                Kızlarda;
  • Ø Büyüme hormonları salgılanır,
  • Ø Boy uzar, ağırlık artar,
  • Ø Kemikler ve kaslar gelişir,
  • Ø Cinsiyet hormonları salgılanır,
  • Ø Yumurtalıklar üretime başla r,
  • Ø Ses değişikliği olur,
  • Ø Kıllanma oluşur,
  • Ø Göğüslerde büyüme olur,
  • Ø Kalçalarda büyüme ve yağlanma başlar,
  • Ø Yağlanmaya bağlı kilo artışı ve sivilceler görülür,
  • Ø Adet kanaması başlar.                                                            Zihinsel Özellikler:
  • Ø Kararlarında atak davranır,
  • Ø Elindekiyle yetinemez, mutlu olmaz,
  • Ø Eleştirmeye başlar,
  • Ø Hayatta farklı seçeneklerin olduğunun farkına varır,
  • Ø Düşünme yeteneği artar,
  • Ø Sosyal düşünce biçimi gelişir, düşünceyi sorgulamasında, yönlendirmesinde artış görülür.                                             Duygusal Özellikler:
  • Ø Duyguları değişiklik gösterir,
  • Ø Kendi öz kimliğini arayış içindedir , “ Ben kimim?” sorusuna cevap arar,
  • Ø Bocalama, çelişki ve bunalımlar  içindedir; tepkilerinde iniş-çıkışlar vardır,
  • Ø Bağımsızlık isteği vardır, anne – babasını eleştirmeye başlar,
  • Ø Çevre sine başkaldırır, başına buyruk olmak ister,
  • Ø Kaygı hali oldukça fazladır ,
  • Ø İçe kapanabilir.                                                                             Sosyal Özellikler:
  • Ø Aileden kopar, dış çevreye yönelir,
  • Ø Arkadaş çevresi oldukça önemlidir,
  • Ø Toplumsal olaylara ve politikaya ilgi artar,
  • Ø Aileye ve kurallara karşı baş kaldıran davranışlarda bulunur,
  • Ø Argo konuşmalar başlayabilir,
  • Ø İlgilerde çeşitlenme görülür.

Bu gelişim özellikleri, her ergende tümüyle aynı zamanda görülmemekle birlikte, aşağıdaki davranışların her ergende görülme olasılığı yüksektir:

Ø Aşırı hassasiyet ve alınganlık,

Ø Asabi davranışlar, çabuk sinirlenme,

Ø Topluma , özellikle yetişkinlere baş kaldırma isteği,

Ø Aldırmazlık, boş vermişlik, dağınıklık, unutkanlık,

Ø Çabuk değişen kritik tutumlar,

Ø Uç noktalarda gidip gelen duygusal dalgalanmalar,

Ø Güvensizlik ve yetersizlik duyguları,

Ø Kararsızlık, huzursuzluk,

Ø İnatçılık,

Ø Sabırsızlık,

Ø Sık sık yalnız kalma isteği, amaçsız ve başıboş zaman geçirme,

Ø Hayal kurma, gündüz rüyaları,

Ø Cinsel yönden uyanma, karşı cinse yönelme,

Ø Derslere ilgi azlığı, çalışma düzeninde bozulma,

Ø Bencilleşme.

Birey, ergenlik döneminin sonlarına doğru, anne-babasından ve diğer yetişkinlerden duygusal anlamda bağımsızlaşır. Her iki cinsten yaşıtlarıyla yeni ve daha olgun ilişkiler kurmaya hazırdır. Cinselliğe daha ciddiyetle yaklaşır, gizlilik arar.

Anne-babalar, normal gelişim basamaklarını bilirlerse, zihinsel özürlü çocuklarının da düzeyini saptayabilirler. Tabii ki anne babalardan, profesyonel düzeyde saptamalar yapmaları beklenmez. Ama, gelişim dönemlerini bilmek, çocuklarına daha bilinçli yaklaşmalarında önemli bir rol oynayacaktır.

Zihinsel özürlü bireyin gelişimini değerlendirirken, onun takvim yaşını değil gelişim düzeyini göz önünde bulundurmak gerekir. Örneğin “A” 17 yaşında, ancak zihinsel gelişim düzeyi 6 yaşında bir bireydir. O halde; “A” ya bazı şeyler öğretirken, onunla konuşurken, anlatır ve ona açıklama yaparken onun anlayabileceği bir düzeyin esas alınması gerekir. Bu da “A” için 6 yaş düzeyidir.

Bunun için anne babaların yapması gereken şey, öncelikle çocuklarının gelişim düzeyini doğru bilmek ve buna göre davranmaktır. Bu, cinsel eğitimle ilgili konularda da böyle olmalıdır. Örneğin “A” 17 yaşında olduğuna göre vücudu gelişmiştir ve hormonları yaşına uygun faaliyet göstermektedir. Bu durumda “A” ya cinsellikle ilgili bilgileri anlayabileceği 6 yaş düzeyinde vermek gerekir.

3.Yetişkinlik Dönemi Gelişim Özellikleri

Yetişkinlik; insan yaşamının en uzun süren aşamasıdır. Kişinin tam olgun ve gelişmiş olduğu durumdur. Kendini gerçekleştirme potansiyelinin en yüksek olduğu dönemdir.

Her insanda farklı olmakla birlikte yetişkinlik, genellikle kabul gören üç d öneme ayrılır;

  • Gençlik Dönemi ya da erken erişkinlik ( 20-40 yaş arası),
  • Yetişkinlik Dönemi
  • Yaşlılık Dönemi

Özellikle gençlik ve orta erişkinlik yetişkinlik dönemlerinde evlilik, çocuk sahibi olma, çalışılacak mesleği belirleme gibi önemli ve belirleyici değişiklikler yaşanır.

a.Gençlik Yetişkinlik Dönemi:

Aileden ayrılma: Bu dönem, aile odaklı ergen yaşamı ile yetişkin dünyasına girme arasındaki geçiş dönemidir. Yani, aileden ayrılma dönemidir. Bu dönem yeni roller edinmeyi, yaşam düzenlemeleri yapmayı, daha özerk ve sorumlu olmayı gerektirir ve yaklaşık olarak 3-5 yıl sürer.

Bu dönemde gerçekleşmesi gerekenler şunlardır:

Ø Eş seçme,

Ø Aile kurma, eşiyle yaşamayı öğrenme,

Ø E v idaresi,

Ø Çocuk yetiştirme,

Ø Bir işe başlama,

Ø Vatandaşlık sorumluluklarını öğrenme,

Ø Topluma uyumlu bir sosyal grup bulma.

b.Yetişkinlik Dönemi:

Yetişkinlik dünyasına katılma: Aile, bireyin yaşamında odak noktası olmaktan çıkmaya başlar. Bu dönemde birey, yetişkin arkadaşlar, cinsel ilişkiler ve çalışma yaşamıyla kendini bir yetişkin olarak tanımlar. Yetişkin rollerini, sorumluluklarını keşfeder ve üstlenir.

Yetişkin bu dönemde;

Ø Ekonomik bir yaşam standardı kurma ve sürdürme,

Ø Boş zaman etkinlikleri geliştirme,

Ø Orta yaşın fizyolojik değişikliklerini kabul etme,

Ø Çocuklarının sorumlu yetişkin olmasına yardım etme süreçlerini yaşar.

c.Yaşlılık Dönemi:

Durulma: Kişi, toplum içindeki yerini almıştır. Bir yuva kurmuştur. Uzun süreli planlar yapmış ve bunların peşine düşmüştür. Geleceğine ilişkin bir görüş geliştirmiştir.

Bu dönemde;

Ø Azalan fiziksel güç ve sağlığına uyum sağlama,

Ø Emeklilik ve azalan gelire uyum sağlama,

Ø Yaş grubu ile yakınlık kurma,

Ø Yaşamı kolaylaştıracak şekilde ortamı düzenleme önem kazanır.

Cinsel Gelişim ve Özellikleri

Büyümeye gelişme genellikle bir bütün olarak değerlendirilse de, aslında organ sistemlerinin bu süreçteki ritim ve işlevleri değişkendir. Hem de birbirinden farklıdır. Pek çok kişi, cinsel gelişimin sadece cinsel organların gelişimi ve üreme yeteneğinin kazanılması anlamına geldiğini düşünür. Bu nedenle de, cinsel gelişimin ergenlik çağında başladığına ve yetişkinlikten yaşlılığa geçişle birlikte, yani üreme yeteneğinin yitirilmesiyle sona erdiğine inanır. Ancak, daha ilk oluşum anında biyolojik cinsiyetimizin belirlenmesiyle başlayan bu süreç yaşamımızın sonuna kadar devam eder.

Cinsel gelişmenin bedensel, toplumsal, duygusal ve zihinsel boyutları vardır. Bu boyutlardaki özellikler, ergenlik döneminde çarpıcı biçimde gözlenir.

Bedensel boyut ;

  • Üreme organlarının büyüme ve gelişmesi,
  • Koltuk altı ve cinsel bölge kıllanması,
  • Erkeklerde ses kalınlaşması,
  • Kızlarda göğüslerin, erkeklerde cinsel organların büyümesi ve diğer bedensel değişikliklerle belirginleşir.

Toplumsal boyut;

  • Kız ve erkek çocukların, kadın ve erkek olarak nasıl davranacaklarına ve rollerini nasıl belirleyeceklerine ilişkin deneyimleri kapsar. Bu rolleri, toplumun kültürel beklentileri belirler.

Duygusal boyut;

  • Kişinin kendi bedenini nasıl hissettiğini, cinsel kişiliğine ilişkin duygularını, kadın-erkek arasında çekicilik ve bağlılığı içerir.

Zihinsel boyut ;

  • Bu sürece ilişkin bilgilerin kazanılmasıyla tamamlanır. Beden yapısı, cinsiyet farkları, kültürel çerçeve içinde cinsel rollerin öğrenilmesidir.

Anne ve babalar, çocuklarının cinsel gelişim dönemlerini ve dönemsel ihtiyaçlarını bilir ve buna göre davranırlarsa, çocuklarının sağlıklı birer yetişkin olarak topluma kazandırılmasını sağlayabilirler. Çocukların gelişimi bir sırayı takip eder, ama takip süresi aynı değildir. Her çocuğun bireysel farklılıkları vardır. Zihinsel özürlülerin cinsel gelişimi de, normal gelişim gösteren çocuklarla aynı sırayı izler. Her zihinsel özürlünün de kendine özgü farklılıkları vardır.

Zihinsel özürlü çocuk ve gençlerde cinsel gelişim incelenirken, takvim yaşları değil gelişim düzeyleri dikkate alınmalıdır. Bu şekilde değerlendirildiğinde, anne-babaya sorun gibi görünen pek çok durumun, gerçekte sorun olmadığı görülecektir.

Örneğin; takvim yaşı 15, ancak zihinsel düzeyi 6 yaş olan bir genç; cinsel organlar, göğüsler, bebeklerin nasıl doğduğu ile ilgili sorular sorabilir. Bu sorular, 6 yaş zihinsel düzeyi için beklenen normal sorulardandır. Bu durumda bireyin gelişimsel düzeyine uygun eğitim ve tepkiler verilmelidir.

1.Çocukluk Dönemi Cinsel Gelişim

a.Bebeklik Dönemi: ( Genelde 0-24 ay olara k kabul edilmektedir)

Daha anne karnındayken parmak emme ile zevk duygusunu keşfeden bebekler in için yiyecek ve ağızla ilgili hazlarının karşılanması çok önemlidir. Beslenme çok büyük bir haz kaynağıdır ve aynı zamanda anneyle bebek arasında ilişkinin kurulmasını sağlar. İstemli hareketlerin başladığı üç aydan sonra ise ağız bölgesi dünyayı tanıma arcıdır. Önceleri emer ve yutarken, dişlerinin çıkmasıyla beraber ısırma, çiğneme de önem kazanır. Bebekler, ilk karşılaştıkları haz ortamı anne memesidir. Üç aydan sonra ise başparmağı emmektir. Ardından dokunulmaktan ve kucaklanmaktan hoşlanırlar. dönemi başlar. Daha yaşamlarının ilk yılında, yıkanma veya alt değiştirme sırasında tesadüfen keşfettikleri zevk duygusunu tekrarlayabilmek için cinsel organlarıyla oynayabilirler.

Bu dönemde henüz kız erkek farklılığının tam anlamıyla bilincinde olunmaz. Cinsel organlarıyla oynama, gösterme gibi davranışlar henüz ayıp değildir. Dil gelişimindeki ilerlemelerle cinsel organların ve diğer vücut kısımlarının adları öğrenilir. Çocuk, bedenini tanımasıyla mastürbasyona başlayabilir. Ancak, mastürbasyon için bilinen yaşlar genellikle üç yaş civarıdır.

b.İlk Çocukluk Dönemi: (Genelde 25-72 ay olarak kabul edilmektedir )

Çocuklar, genellikle iki yaşlarından itibaren cinsiyet farklarıyla ilgili sorular sormaya başlarlar. Bunları doğumla ilgili olanlar izler. Çocuklar, aynı soruları tekrar  tekrar sorabilirler. Çocuğun, aynı yanıtı üç yaşında algılayışı ile beş yaşındaki algılayışı farklıdır.

İki yaşından sonra çocuklar, kız-erkek ayrılığını sezmeye başlarlar. Bu, onların hem kendi hem de çevresindekilerin vücutlarını incelemek istemelerine yol açar. Bu, son derece doğal ve sağlıklı bir meraktır.

Bazen çocuklar meraklarını gidermek için daha doğrudan yollara başvururlar. Bir kızın eteklerini kaldırıp bakmak ya da bir oğlanın pantolonunu indirmek gibi.

Bu çağlarda doktorculuk ve evcilik gibi oyunları çok sık oynarlar. Oyunlarda defalarca soyunup giyinmekten veya bebeklerinin giysilerini giydirip çıkarmaktan bıkmazlar.

Yaklaşık üç, dört yaşlarında; “Bazı kadınların karnı neden büyük olur?”, “Bebekler nereden gelir ?” veya “Bebekler nasıl doğar ?” gibi doğumla ilgili sorular başlar.

Oyunlarda eşleşmeye, yemeklerde yan yana oturmaya özen gösterirler. El ele tutuşup gezinmek, hatta yetişkinlere özenerek aşk ya da evlilik hayalleri kurmak gibi davranışlar görülebilir.

Bu yaş çocuklarının bir başka kişiye cinsel yaklaşımları olabilir. Cinsel duygu ve zevkleri, hem kendilerine hem de karşı cinse yönelebilir. Ancak, bu durum yetişkin cinselliği ile bir tutulmamalıdır.

Ayrıca bu dönemde, kız çocuğun annesine ya da bir başka kadın yetişkine, erkek çocuğun babasına ya da bir başka erkek yetişkine benzemeyi istemesi de önem kazanır. Ancak, bu süreç tam anlamıyla işlemeyebilir. Yani, kız çocuk anneyi, erkek çocuk babayı kıskanmayabilir. Ya da kız çocuk babayı, erkek çocuk anneyi çekici bulmayabilir.

Okul öncesi dönemdeki çocukların cinselliğe ilişkin en sık karşılaşılan davranışlar ını üç grupta ele alabiliriz:

Doğal ve beklendik davranışlar,
İlgi gerektiren davranışlar,
Profesyonel yardım alınması gerekli davranışlardır .

Doğal ve Beklendik Davranışlar

  • Ø Erkekler ve kadınlar, kızlar ve oğlanlar arasındaki farkları araştırmak ,
  • Ø Yakın yetişkinlerin ve çocukların cinsel organların a ı ve göğüs­lerin e i ellemek mera k duymak,
  • Ø Çıplak insanlara bakma fırsatı­nı değerlendirmek,
  • Ø Cinsel organlar, göğüsler, cin­sel ilişki ve bebekler konusun­da soru sormak,
  • Ø Çıplak olmaktan hoşlanmak. Başkalarına kendi organlarını göstermek,
  • Ø Banyodaki insanları izlemeyi istemek,
  • Ø Banyo ve cinsel işlevler hak­kında ‘ayıp’ laflar söylemek,
  • Ø Kendi kakasıyla ilgilenmek,
  • Ø Başkalarının bedenini incele­yerek doktorculuk oynamak,
  • Ø Evcilik oynamak, anne baba rollerine girmek

Bazı çocuklar, bu davranışların bir kısmını gösterirken bazıları daha fazlasını gösterirler. Bu farklılık; çocukların bireysel özelliklerinden kaynaklanabileceği gibi, aile içindeki cinsellik, televizyon, video, internet, resimler gibi faktörlerden etkilenmeleri sonucunda da ortaya çıkabilir.

İlgi Gerektiren Davranışlar

  • Ø Bütün soruları yanıtlanmasına rağmen cinsel farklara ilişkin sürekli soru sormak,
  • Ø Aileden olmayan yetişkinlerin cinsel organlarını, göğüslerini ellemek, kendisini ellemelerini istemek,
  • Ø İnsanları çıplak gördükten son­ra bile çıplaklara bakıp kalmak,
  • Ø Anne-baba, yaşına uygun bir şe­kilde soruları yanıtlamasına rağmen insanlara sürekli so­ru sormak,
  • Ø Anne baba “hayır” dedikten son­ra, başkalarının yanında çıplak olmak istemek,
  • Ø Sürekli olarak banyoda olup bitenleri izlemeye ilgiyi sürdür­mek,
  • Ø Anne baba “hayır” dedikten son­ra evde ‘ayıp’ laflar söyleme­ye devam etmek,
  • Ø Birden fazla kez kakasını duvarlara ya da yere sürmek,
  • Ø ” Hayır” dendikten sonra sık sık doktorculuk oynamak. Diğer oyunlara ilgi göstermemek,
  • Ø Üstünde giysiler varken başka çocukları ellemek istemek sıkıştırmak.

Bu davranışlar çocukların yeterli denetimden yoksun olduklarını düşündürebilir.

Profesyonel Yardım Gerektiren Davranışlar

  • Ø Erkek ve kadın rollerini; kızgın, üzgün ya da saldırgan bir tarzda oynamak. Kendi cinsiyetinden ya da karşı cinsten nefret etmek,
  • Ø Sessizce yetişkinlere dokunmak. Başkalarını ellemek için izin istemek, kendini ellemele­rini istemek,
  • Ø Başkalarının soyunmalarını is­temek, insanları soyunmaya zorlamak,
  • Ø Anne-baba yanıtladıktan sonra aynı soruları yabancılara sormak. Yaşı için çok fazla cinsel bilgi sahibi olmak,
  • Ø Giyinmeyi reddetmek, pek çok ikazdan sonra kendini gizlice başkalarına göstermek,
  • Ø Banyoda insanları yalnız bırakmayı reddetmek, zorla banyoya girmek,
  • Ø Pek çok ikazdan sonra başkalarının yanında ve evde ‘ayıp’ laflar söylemek,
  • Ø İkazdan sonra sürekli kaka ile oynamak,
  • Ø Başkalarını doktorculuk oyna­maya, giysilerini çıkarmaya zorlamak,
  • Ø Giysiler olmaksızın cinsel iliş­ki taklidi yapmak ya da ilişkiye girmek.

Bu davranışlarda profesyonel bir yardım gerekli olabilir. Çocuk dikkatlice gözlenmeli ve gereken yardım alınmalıdır.  

Bir cinsel davranışı sorun olarak tanımlarken, öncelikle neyin normal, neyin sorun olduğu iyice ayırt edilmelidir. Bu, kişilerin ve toplumların bakış açısına, cinselliği algılayışına göre değişebilmektedir.

Herhangi bir davranışı sorun olarak tanımlamadan önce bazı noktalara dikkat edilmelidir.

Bunlar;

* Zeka düzeyine uygunluk,

* Şiddet,

* Sıklık ve sürekliliktir.

İçeriği her ne olursa olsun, çocukların soruları yanıtsız bırakılmamalı, ayıplanmamalıdır. Yaşlarına ve zihinsel gelişim düzeyine uygun açıklamalar yapılmalıdır. Bu dönemde çocuğa doğru yaklaşımla uygun yanıtlar vermek, çocuğun daha sonraki yıllarda da başvurabileceği bir iletişimin temelini oluşturacağından çok önemlidir.

Çocuklar genellikle yanıtlarını duymaya hazır olmadıkları soruları sormazlar ve böyle soruların yanıtlarına ilgi göstermezler.

c.Son Çocukluk Dönemi: (Genelde 6 -12 yaş olarak kabul edilmektedir )

(7-12 yaş)  

Bu dönemde, cinsel dürtüler durgunluk kazanmaktadır. Okul öncesi dönemin tersine, bu dönemde kız ve erkek çocuklar, hemcinslerine yakınlık göstermeye başlarlar. Oyuna oldukça fazla önem verilir. Öğrenme, merak, araştırma, insanlarla iyi ilişkiler kurma önem kazanır görülür. Ayrıca bu dönemde, kız çocuğun annesine ya da bir başka kadın yetişkine, erkek çocuğun babasına ya da bir başka erkek yetişkine benzemeyi istemesi (özdeşleşme) de önem kazanır. Ancak, özdeşleşme süreci tam anlamıyla işlemeyebilir. Yani, kız çocuk anneyi, erkek çocuk babayı kıskanmayabilir. Ya da kız çocuk babayı, erkek çocuk anneyi çekici bulmayabilir.

Bu dönem sağlıklı bir şekilde geçirilmezse, çocuk içsel dürtülerinin denetimini sağlayamaz. Enerjisini yanlış yönlendirir ya da dürtülerini aşırı denetim altına alarak kişiliğinin gelişimini engeller.  

Genel olarak çocuğun okula başlamasıyla birlikte, çocukta akademik ilgiler ve kaygılar başlar. Sosyal çevresi genişler. Bu nedenle, cinsel ilgi ve merak azalmış gibi görülür. Ancak, yakın zamanda yapılan bazı araştırmalar, çocuğun cinsel ilgi ve merakı ile cinsel gelişiminin kesintisiz olarak devam ettiğini, ergenliğin başlangıcıyla birlikte daha da belirginleştiğini ortaya koymaktadır. s Son çocukluk döneminde, çocukların daha çok kendi cinsinden çocuklarla arkadaş grupları oluşturdukları, kız ve erkek oyunlarının iyice farklılaştığı görülmektedir.

Okul yaşı çocukları, memelere göğüslere dokunmanın veya cinsel organlarını göstermenin yanlış olduğunu artık öğrenmişlerdir. Fakat resim çizimlerinde, insan figürleri üzerine meme veya cinsel organ çizme, kendi cinsel organlarına dokunma ve cinsel organlarını arkadaşlarıyla kıyas etme, cinsel fıkralar anlatma ve hayvanların yavrulamalarını seyretme gibi cinsel aktiviteler gösterirler.

Ergenliğe yaklaşırken kızların ilk adet görme, erkeklerin ise gece boşalmaları (şeytan aldatması, ıslak rüyalar) konusunda bilgilendirilmesi unutulmamalıdır. Eğer bir çocuk, bunların ne olduğunu bilmezse, karmaşık duygular içine girer. Şaşkınlık, utanma, korku, suçluluk duyar. Hatta belki de hastalandığını zannedebilir. Oysa; bunlar her kız ve erkeğin yaşadığı fizyolojik gelişmenin bir parçası olan doğal, ama özel anılardır.

2.Ergenlik Dönemi Cinsel Gelişim

Ergenlik, cinsiyet hormonlarının salgılanması ile başlar. Kızlarda ilk adet görme, erkeklerde ise ilk cinsel boşalma bu dönemin en belirleyicileridir. Bu dönemde oluşan değişiklikler sonucunda insan bedeni, üreme yeteneği kazanır. Ergenlik; hızlı biyolojik, psikolojik ve toplumsal gelişim süreçlerini içerir. Vücut bir yandan fiziksel olarak yetişkin boyutlarına ulaşmaya çalışırken, diğer yandan cinsellik özellikleri gelişir. Bu dönemde düşünce, davranış ve toplumsal ilişkilerde de köklü değişiklikler yaşanır. Her alanda iç ve dış çatışmalar, değişim ve uyum çabaları ergenlik çağına damgasını vurur. Ergenin vücudunu tanıması ve üreme organlarının işlevlerini bilmesi; ergenliğe ve beraberinde oluşan değişikliklere uyumunu kolaylaştıracaktır.

Birdenbire artan cinsel hormonların da etkisiyle bu dönemde cinsel içgüdüler ağırlık kazanır. Ergenliğin ilk yıllarında ergen, cinselliğini mastürbasyon yaparak yaşayabilir. Ergenlik çağının ortalarında, değişik cinsel rollerle, cinsel davranış ve deneyimler yaşar. Aynı yaştan ya da daha yaşlı karşı cinsten birisine, genellikle de ulaşılmaz birisine platonik bir aşkla tutulma sıklıkla yaşanabilir. Anne- babayı reddetme ve aileyle çatışma belirginleşir.

Ergen, birbiriyle çelişen duygular da yaşayabilir. Çünkü, artık çocukluktan çıkıp büyümek ona yeterlilik duygusu, sevinç ve haz verebilir. Aynı zamanda bazı korkulara yol açabilir. Bu korku ve kaygı, gerginlik yaratır.

Ergenin vücudundaki hızlı değişikliklere uyum sağlaması zaman alabilir. Ergen; herkesin, ondaki cinse özgü değişimleri fark edeceğini, bu nedenle de kendisiyle alay edileceğini sanabilir. Utanç, korku, gizlenme duyguları onu diğer insanların arasına karışmaktan alıkoyabilir.

Ergenin bu dönemdeki en belirgin gereksinimlerinden biri de, uygun kaynaklardan doğru cinsel bilgiler edinmektir. Bazen yalan-yanlış edinilmiş bir bilgi, bireyi etkisini kısa ya da uzun zaman sürdürebilecek olumsuzluklara yöneltebilir.

Yapılan bilimsel çalışmalar da, zihinsel özürlü ergenlerin, normal gelişim gösteren ergenlerle aynı cinsel güdüler ve ihtiyaçlara sahip olduklarını göstermiştir belirtilmiştir. Zihinsel özürlüler de, nasıl acıkıyor ve sonuçta besleniyorlarsa; ya da acıktıklarını ifade edemeseler de yaşamak için beslenmeye ihtiyaçları varsa, aynı şekilde, normal düzeninde çalışan hormonları nedeniyle cinsel aktiviteleri (ifade etmekte güçlükleri olsa da) olmaktadır. Zihinsel özürlülerde fiziksel gelişim normal olduğunda, cinsel gelişimde normal sırayı izlemektedir.

Gelişim alanlarının çoğunda, yavaş ve geç gelişim gösteren çocuklardaki cinsel gelişimin; normal gelişim gösteren çocuklardan farklılık göstermemesi, anne-babalar için şaşırtıcı olabilir.

Hafif derecedeki zihinsel özürlülükte; cinsel davranışlar, normal zihinsel gelişim gösteren bireylerin cinsel davranışlarına benzer. Aynı şekilde Bununla birlikte cinsel dürtülerini kontrol edebilirler.

Orta derecedeki zihinsel özürlülükte; bir miktar yardıma ihtiyaç duyulabilir. Cinsel gelişim gecikmiş olabilir.

Ağır derecedeki zihinsel özürlülükte; cinsel gelişim eksik kalabilir. Toplumsal kuralları kavramakta ve uygun davranışlar geliştirmekte sıkıntı çek ilebilirler. Cinsel dürtüler ini genellikle çok az kontrol ed ilebilirler.

Zihinsel özürlülerin genelde yaşıtlarından daha fazla cinsel ilgilerinin olduğu, daha fazla cinsel içerikli davranışlar sergilediği düşünülür. Oysa zihinsel özürlüler, cinsel içerikli davranışların nerede, ne zaman, hangi durumlarda uygun olup olmadığını bilemedikleri için, yani bir anlamda cinsel içerikli davranışlarını kontrol edemedikleri için böyle algılanmaktadırlar.

Yapılan araştırmalar, zihinsel özürlülerde cinselliğe olan ilginin cinsiyete göre farklılık gösterdiğini ortaya koymuştur. Erkeklerde, cinselliğe olan ilginin daha fazla olduğu, bu ilginin her iki cinste de zeka düzeyi yükseldikçe arttığı görülmektedir.

Normal kişilerde olduğu gibi zihinsel özürlü kişilerde de, kendini tatmin (mastürbasyon) sıklıkla görülmektedir. Yapılan araştırmalarda, bu kişilerde cinsel tatmin ihtiyacının, aileler tarafından farklı şekillerde giderildiği ortaya çıkmıştır:

  • Mastürbasyon olayını doğru yönlendirmek,
  • Mastürbasyon olayını görmezlikten gelmek, yapmıyor saymak,
  • Karşı cins ile zaman zaman ilişkiye sokmak,
  • Cinsel isteklerini ortadan kaldırmayı denemek,
  • Ameliyat
  • İlaç
  • Evlendirmek.

Bu çözümlerin her birey için ayrı ayrı tartışılması gerekmektedir. Bunları sadece fizyolojik gereksinim olarak görmek hatalıdır. Çünkü, çözümlerin tıbbi, ahlaki, sosyal ve , hukuki boyutları vardır. Çözümler; bütün boyutları ile ele alınarak, kişinin durumuna göre, kişiye özel üretilmelidir.

Ergenlik döneminde cinsel gelişim belirtileri cinsiyetlere göre şöyledir:

a.Erkeklerde Cinsel Gelişimin Belirtileri

Ergenlik döneminde erkeklerin, hem bedenlerinde hem de cinsel organ ve işlevlerinde önemli değişiklikler olmaktadır. Ergenlikte, erkeklerde meydana gelen ilk değişiklik, erbezlerinin (testislerin) büyümeye başlamasıdır. Erbezlerinin büyümeye başlamasından yaklaşık 1-2 yıl sonra ergenliğin bir belirtisi olarak boşalma meydana gelir. Değişiklikler kademeli olarak birkaç yıl devam eder.

Bu dönemde erkeklik hormonu ( testosteron) salgılanır. Erkeklik hormonu ergenin vücut yapısını, iç ve dış cinsel organlarının gelişimini de sağlar.

Aynı zamanda ergenlikte ve sonrasında kadına karşı cinsel hislerin oluşmasında ve erkek üreme hücresi (sperm) üretiminde de rol oynar.

Ergenlikte meydana gelen ikinci değişiklik, cinsel organın (penis) büyümeye başlamasıdır. Cinsiyet hormonlarının etkisi ile penis daha sık dikleşir. Bazen nedensiz penis dikleşmesi ( ereksiyon ) olabilir ve bu durum normaldir. Bu dönemde, erkeklerin çoğu penis boyutlarıyla ilgilidir. Bazıları kendi penisini arkadaşlarının penis boyutlarıyla karşılaştırırlar. Penis boyutunun cinsel işlevde farklılık yaratmadığı unutulmamalıdır.

Ergenlik döneminde, sperm üretiminin baş lamasıyla bağlantılı olarak ereksiyon sonrasında “boşalma” ola bilmektedir. Bu durum bazen uykuda olur ve ergen sabah uyandığında çamaşırlarının ıslandığını görebilir. Buna “gece boşalması” adı verilir. Bu durum normaldir ve büyüdükçe sıklığı azalacaktır.

Bu dönemde dudakların üzerinde, daha sonra da yüzde ve vücutta kıllanma başlar. Ayaklar büyür, bacaklar ve kollar uzar. 13-15 yaş arasında boy hızla uzar. Deri ve saçlar yağlanır. Yüzde sivilceler ve siyah noktalar oluşabilir. Ergen kasları geliştiği için kendisini daha güçlü hisseder.

Bütün bu değişimler, üreme organlarının geliştiğini ve ergenin erişkin bir erkek olmaya başladığını gösteren belirtilerdir. Bu gelişme, genellikle 18-20 yaşlarına kadar belirginleşerek devam eder. Ergenliğin başlama yaşı, kızlarda olduğu gibi, erkeklerde de çok değişkendir. Ergenliğin gecikmesine erkeklerde oldukça sık rastlanır.

Erkek çocuklar, uykudayken boşaldıklarında, ilk kez ıslak rüya gördüklerinde, cinsel hayaller kurmaya başladıklarında, mastürbasyonla ilgili kararsızlıklar yaşadıklarında; bilgiden öte, bir yetişkinin rehberliğine gereksinim duyarlar. Bir yetişkinin onlara bedenlerindeki değişiklikleri açıklaması, kız-erkek ilişkilerini anlatması, yeni hissetmeye başladıkları cinsel dürtülerle nasıl başa çıkabileceklerini öğretmesi gerekir. Bu bilgiler kaygıyı azaltacaktır.

Kızlarda Cinsel Gelişimin Belirtileri

Ergenlik döneminde kızların, hem bedenlerinde hem de cinsel organlarında ve işlevlerinde önemli değişiklikler olmaktadır. Ergenlikte, kızlarda meydana gelen ilk değişiklik, kadınlık hormonunun (östrojen) salgılanmasının etkisiyle memelerin büyümeye başlamasıdır. Bundan sonra cinsel organ bölgesinde ve koltuk altlarında kıllanma görülür. Sonraki bir-iki yıl içinde, ritmik olarak her ay tekrarlanacak olan adet kanaması başlar. Adet kanaması, genellikle ilk yıllarda düzensiz olabilir. Ergenlik belirtileri başladıktan sonraki bir yıl içinde hızlı boy uzaması olur. Buna “büyüme patlaması” denir.

Genel olarak adet görme başladıktan sonra kızların b oyu 5- 6 cm kadar uzar. Değişiklikler kademeli olarak birkaç yıl devam eder.

Ergenlik , kızlar açısından vücutlarının, küçük bir kız çocuğundan kadın olmaya doğru değiştiği zamandır. Bunun yanında, kızların vücutları, ergenlik dönemi sonunda bebek doğurabilecek özelliklere sahip olur. Genel olarak kızlar 9-13 yaş arasında ve erkeklerden daha önce ergenliğe girerler. Bu nedenle, yaşamın bu döneminde kızlar, birkaç yıl ( erkekler kendilerini yakalayıncaya kadar ) erkeklerden fiziksel olarak daha gelişmişlerdir.

Kızların çoğunda 9-16 yaş arasında adet görme periyodu (menstürasyon) başlar. Bir genç kızın adet görmeye başlaması, artık hamile de kalabileceği anlamına gelir. Adet görme periyodu sırasında, öncesinde veya sonrasında aşağıdaki yakınmalar görülebilir : Kramplar , karında gaz birikmesi , göğüslerde hassasiyet veya şişkinlik , baş ağrısı , kendini kötü hissetme ve huzursuzluk gibi ani duygusal değişiklikler , depresyon, vb.

Kızlar, ilk kez adet gördüklerinde ve bedenlerindeki değişiklikleri fark ettiklerinde, bilgi ve rehberliğe gereksinim duyarlar. Erkeklerde olduğu gibi bir yetişkinin onlara bedenlerindeki değişiklikleri açıklaması, kız-erkek ilişkilerini anlatması, yeni hissetmeye başladıkları cinsel dürtülerle nasıl başa çıkabileceklerini öğretmesi gerekir. Bilgilenme, kendine saygı ve güven duymayı sağlar.

3.Yetişkinlik Dönemi Cinselliği

20’li yaşlar yeni iş ve meslek olanaklarının, evlilik veya alternatif ilişkilerin arandığı, birçok önemli konuda kararların alındığı, cinsel yaşantının en aktif ve renkli olduğu yaşlardır.

Orta yaşta fizyolojik cinsel tepkilerde bazı değişiklikler olsa da, kadın ve erkeklerin çoğu aktif cinsel yaşamlarını sağlıklı biçimde sürdürürler. Orta yaşlarında cinsel yönden aktif olan insanların, yaşlanmayla birlikte cinsel aktivitelerinde de ki azalma da yavaş olmaktadır.

Yaşlı insanlar da cinsel yaşamlarını sürdürebilirler. İleriki yaşlarda cinselliğin yaşanması önündeki engeller, özellikle kadınlar için bedensel olmaktan çok psikolojik kaynaklıdır. Eşin kaybı, yeni ilişkilere başlamada güçlük çekme ya da uygun bir eş bulamama cinselliğin yaşanmasını olumsuz yönde etkileyen  nedenler arasındadır.

Cinsellik

Cinsellik” sözcüğünden çıkarılan “anlam” herkes için aynı değildir. Cinsellik bir kavram olarak insanlara değişik şeyler ifade eder. Bazıları için cinsellik sadece üreme , anlamına; bazıları için ise cinsel açıdan uyarılmış olan bireyde gözlenen davranışlar anlamına gelir.

“Cinsellik” sözcüğü, erkek ve kadınların kendi cinslerine özgü özelliklerinin bütünü anlamında, bazen de cinsiyet kelimesinin yerine kullanılmaktadır. Cinsiyet, insanların yapı ve özellikleri bakımından “erkek” ve “dişi” olmak üzere yaratılışta farklı iki ayrı varlık olduğunu vurgular.

Cinsellik, bireyin kendi cinsel kimliğini kabul etmesi; cinsinin gereği olarak, karşı cinsle ilgilenmesi; karşı cinsini araması; birlikte olmaktan ve cinsel ilişkiden bedensel olduğu kadar ruhsal bir haz ve doygunluk elde etmesidir.

Cinsiyet ya da “cinsel kimlik“ , kişinin cinselliğinin biyolojik özelliklerini yansıtır.

Cinsel kimlik; bireyin ait olduğu cinsi kabul etmesi, kendi bedenini ve benliğini bu cinsellik içinde algılaması, duygu ve davranışlarında buna uygun biçimde davranmasıdır.

Çocukta temel cinsel kimlik, 3 yaşına gelmeden önce oluşmaktadır. Çocuklar, yaklaşık olarak iki yaşlarında kız ve erkek olarak farklı iki cinsiyetin bulunduğunu kavrarlar. Kendi cinslerinin de farkına varırlar. Çocuklarda cinsel kimlik, başlangıçta fiziksel ve bedensel özellikler ile ilgilidir. Çocuklar, cinsiyetin normal olarak değişmediğini ancak 5-6 yaşlarında kavrarlar. Cinsel kimlik algısı daha sonra iki cinse ait inanç ve tutumların gelişmesi ve bunlara ilişkin davranışların öğrenilmesi ile devam eder.

Cinsel kimliğin gelişiminde aile ve yakın çevre çok önemli bir rol üstlenmektedir.

Aileler, bebek doğduğu günden itibaren, isim seçmek, kızlara daha süslü giysiler giydirmek, saçlarını uzatmak ya da süslemek, erkeklerin saçlarını kısa kesmek, farklı oyuncaklar almak (kızlara bebek, ev eşyaları; erkeklere araba, tabanca vb), farklı rollere ilişkin beklentileri ifade etmek (“Kızlar uslu olur”, “Erkekler cesur olur” gibi) ve bu beklentilerine uygun davranışları pekiştirmek, tersi davranışları görmezden gelmek, ayıplamak, kınamak hatta cezalandırmak yoluyla cinsel kimliğin oluşmasına yardımcı olurlar.

Cinsel kimliğin oluşmasında, zihinsel özürlü bireylerin de giyim tarzına dikkat edilmelidir. Bazen takvim yaşı büyük bireylere çok bebeksi kıyafetler giydirildiği, saçlarının bebeksi bir modelde tarandığı görülmektedir. Bu da zihinsel özürlü bireylerin çevre tarafından algılanışlarını etkilemektedir. Aileler bu konuya dikkat etmelidirler.

Çocuklar, aile içinde kendi cinsiyetlerine uygun rolleri, ilgileri ve davranışları benimsemeyi öğrenirler. Erkek çocuklar, sert ve saldırgan oyunları oynadıkları, duygusallık göstermedikleri ve daha çok mekanik konulara ilgi duydukları zaman, ana-babaları tarafından ödüllendirilirler. Kız çocukları ise, söz dinledikleri, “tatlı” ve duygusal olduklarında ödüllendirilirler. Kendilerine, mekanik ve teknik birtakım ilgiler edinmede cesaret verilmez. Toplumun kültür ve değerlerinden kaynaklanan bu “ödüllendirme sistemi,” kız ve erkek çocuklar arasında gözlenen cinsiyet ve cinsel kimlik farklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Cinsel kimlik kazanımındaki diğer önemli bir etken de; kız çocuğun kendisini babasına sevdirmek için annesine benzemeye, aynı biçimde erkek çocuğun da babasına benzemeye uğraşarak annesinin beğenisini kazanmaya çalışmasıdır . Çocuk; erkek veya kız davranışlarını anne ya da babasına özendiği, onlara benzemek istediği için benimser. Çocuk oturuşundan duruşuna, konuşmasından giyinişine değin, anne ve babasının birçok özelliğini bilinçsiz olarak yineler, kendi kişiliği içinde yoğurur. Ayrıca kız çocuk kendisini babasına sevdirmek için annesine benzemeye çalışır. Aynı biçimde erkek çocuk da babasına benzemeye uğraşarak annesinin beğenisini kazanmaya çalışacaktır.

Cinsellik, insan davranışlarını belirleyici bir etmen olarak yaşamın her aşamasında yer almaktadır.

Cinsellik isteği içgüdüseldir. Bireylerde belirli gelişim dönemlerinde ortaya çıkar. Ergenlik dönemi, cinsel güdülerin en fazla olduğu bir dönemdir.

Zihinsel özürlülerin de tüm insanlar gibi cinsel gereksinimleri vardır. Bu gereksinimler çocukluk yaşlarında başlayıp ileri yaşlara kadar devam eder.

Cinselliğin temel işlevi, biyolojik olarak üremeyi ve insanların çocuk sahibi olmalarını sağlamaktır. Biyolojik yapı; cinsel ilişkinin, genlerden, cinsel olgulara kadar olan değişik işlev ve cinsel davranışların işleyiş ve mekaniğini sağlar. Bireyin cinsel işlevi, kasların da katkıları ile bedenin dolaşım sistemleri ile sinir sistemi ve hormonlar tarafından düzenlenmektedir.

Psikolojik olarak cinsellik; cinsel ilişkiden haz alma, sevgi, sevme ve sevilme gibi bireyin temel ihtiyaçlarının doyurulmasını amaçlamaktadır. Bunlarla ilgili olarak çeşitli bireysel davranışları ve karşılıklı insan ilişkilerini kapsamaktadır.

Toplumsal olarak ise cinsellik; insan yaşamının pek çok yönü ile ilgilidir. Cinsellik; toplumun işleyişi, özelliği, değer yargıları, yasal kuralları, insanların yaşam biçimi, farklı cinse verilen roller, üretim biçimi, cinselliğe bakışı, eş seçme ve evlenme tercihleri ile çok yakından ilişkilidir.

Cinsellik, hayatın ayrılmaz bir parçasıdır. Cinselliğin bedensel, duygusal, toplumsal ve ahlaki boyutları vardır. Bireyler, yaşamı renklendiren, daha keyifli ve eğlenceli hale getiren cinselliği tüm hayatları boyunca sürdürürler.

Cinselliğin bedensel ve ruhsal haz yaşantısına dönüşebilmesi için, kişinin sevgi ve saygı gösterebilmesi, kendine gösterilen sevgiyi algılayabilmesi, kendine güvenebilmesi gibi olumlu duyguların kazanılmış olması gerekir. Bunun yanı sıra cinselliği “kötü”, cinsel organları “pis” gören olumsuz duygular olmamalıdır. Kişi, ancak bu sayede cinsellikte rahat davranabilecek, cinsel uyarıların haz veren yönlerini algılayabilecektir. Cinsellikteki olumlu ya da olumsuz duygular ve davranışlar, çocukken öğrenilen, hissedilen ve yaşanılanların bir sonucu olarak ortaya çıkar.

Cinsel İstismar

Bireylerin cinselliğe ilişkin bilgileri öğrenmesinde bir başka önemli konu da, yakın ya da uzak çevreden gelebilecek istismara karşı bilinçlenme sidir. Birey, vücudunun kendisine ait ve özel olduğunu bilmelidir. Çocuk, cinsellikle ilgili sorularının cevaplarını ailesinden alırsa cinsel istismara uğramada kandırılma ihtimali de azalır.

Cinsel İstismar; bir yetişkinin cinsel gereksinimlerini ve isteklerini karşılamak amacı ile hedef aldığı kişide mutsuzluk, üzüntü, sıkıntı hatta bedensel zarar oluşturan, sözle ya da davranışla yapılan cinsel içerikli bir sömürü ve saldırganlık biçimidir. Cinsel istismar; okşama, sözlü taciz, öpme, kucaklama ve cinsel ilişkiye kadar değişen bir cinsel amaçlı yakınlıktır.

Ensest; aile içinde, aile bireylerinden herhangi birinin, çocuğa kendi vücudunu ve cinsel organını göstermesi, onu soyunmaya zorlaması ve onu çıplak izlemesi, ona dokunma isteği, genital organa uyarıcı müdahalede bulunması ya da cinsel ilişkiye girmesi olayıdır.

Bunların birçoğu, temel insan haklarına aykırı olmaları nedeniyle yasalarla yasaklanmıştır. Ancak yasalar, cinsel istismara uğrayanların psikolojik ve beden­sel bütünlüğüne, kişiliklerine verilen zararı tam olarak karşılayamazlar. İstismar edilen kişilerin çoğunluğunu kadınlar ve çocuklar oluşturur.

Yetişkinlerin cinsel isteklerine hedef olanlar genellikle kız çocuklardır; ancak erkek çocuklar da aynı durumla karşılaşabilmektedirler. Genellikle de istismar eden taraf, çocuğun tanıdığı ve yanına yaklaşmasına izin verdiği bir yakını, yetişkin bir erkek veya kadındır.

Zihinsel özürlülerde görülen istismar türlerinden biri ve en önemlisi, cinsel istismardır. Zihinsel özürlüler, kendilerine sunulan ilgi ve sevgiye olumlu cevaplar verirler. Ancak, yargılama ve değerlendirme yetersizliği nedeniyle, cinsel ilişki için yapılacak bir teklifi ya da bir cinsel yakınlaşmayı, cinsel olarak sömürülebileceklerini bilmeden, sessizce kabul edebilirler.

Yetişkinlerin maruz kaldıkları cinsel istismardan farklı olarak çocuklara yöne­lik istismar; cinsel olmayan kucaklaşma, sıkıştırma ve okşama gibi davranışlarla kademeli olarak başlayabilir. Çocuklar, bu davranışlara eğlenceli geldiği ve şid­det içermediği için genellikle karşı çıkmazlar. Masum dokunuşlar bir süre sonra yerini cinsel dokunuşlara bırakabilir. İstismarda bulunan birey, çocuğa bu iliş­kinin bir sır olarak kalmasını söyleyebilir. Çocuk, hediyeler ya da şekerlemelerle kandırılabilir ya da istismarda bulunan birey tarafından tehdit edildiği için susmaya zorlanabilir .  

Çocuk, içinde bulunduğu ilişkide bir şeylerin yanlış yürüdüğü­nün farkına varır. Bu farkında oluş beraberinde suçluluk ve utanç getirir. İs­tismarın acı ya da zevk veriyor olmasının bu sonuçla bir ilgisi yoktur. Cinsel istismarın çocuk üzerindeki uzun süreli etkisi, güven duygusunun sarsılma­sıdır.  

  • Zihinsel özürlülerde görülen istismar türlerinden biri ve en önemlisi, cinsel istismardır. Zihinsel özürlüler, kendilerine sunulan ilgi ve sevgiye olumlu cevaplar verirler. Ancak, yargılama ve değerlendirme yetersizliği nedeniyle, cinsel ilişki için yapılacak bir teklifi ya da bir cinsel yakınlaşmayı, cinsel olarak sömürülebileceklerini bilmeden, sessizce kabul edebilirler.

Yapılan araştırmalar, özürlü çocukların normal çocuklardan daha çok istismar edildiklerini göstermektedir. Özürlü çocuklar içinde de zihinsel özürlü çocuklar, diğerlerinden çok daha fazla cinsel, fiziksel ve duygusal istismara uğramaktadır . Bunun çeşitli nedenleri vardır :

  • Zihinsel özürlü çocukların dezavantajlı konumlarından yararlanma isteği,
  • Zihinsel özürlü bireyin kendini ifade etmede güçlük çekmesi,
  • Toplumun zihinsel özürlü çocuğu tanımaması ve davranışlarını toplumsal açıdan aykırı bulması.
  • Zihinsel özürlü bireylerin cinsel açıdan istismar edilmesi ya da bir başkasını istismar etmesi toplumumuzda gizlenmektedir. Aileler, cinsel gelişimin farkında olmadıkları için cinsel yaşam sorunları ile birden bire karşılaşmakta ve büyük bir gizlilikle bu sorunu yaşamaktadırlar.

Cinsel İstismar Çocuğu Nasıl Etkiler ?

Cinsel istismar gören çocuklar üzerinde yapılan araştırmalarda, kız çocukların erkek çocuklara oranla daha fazla istismara maruz kaldıkları tespit edilmiştir. Cinsel istismar; çocuğun, kız ise kadın kimliğinin, erkek ise erkek kimliğinin özelliklerini benimsemesini güçleştirebilmekte ve çocukta istenmeyen cinsel tercihler ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca, cinsel tacizin çocuklarda ciddi ruhsal sorunlar yarattığı gözlenmiştir.

Yapılan araştırmalar, özürlü çocukların normal çocuklardan daha çok istismar edildiklerini göstermektedir. Özürlü çocuklar içinde de zihinsel özürlü çocuklar, diğerlerinden çok daha fazla cinsel, fiziksel ve duygusal istismara uğramaktadır . Bunun çeşitli nedenleri vardır :

  • Toplumun zihinsel özürlü çocuğu tanımaması ve davranışlarını toplumsal açıdan aykırı bulması,
  • Zihinsel özürlü çocukların dezavantajlı konumlarından yararlanma isteği,
  • Zihinsel özürlü bireyin kendini ifade etmede güçlük çekmesi.

Zihinsel özürlü bireylerin cinsel açıdan istismar edilmesi ya da bir başkasını istismar etmesi toplumumuzda gizlenmektedir. Aileler, cinsel gelişimin farkında olmadıkları için cinsel yaşam sorunları ile birden bire karşılaşmakta ve büyük bir gizlilikle bu sorunu yaşamaktadırlar.

Cinsel tacize uğrayanlarda,

  • Güvensizlik,
  • Benlik saygısının düşük olması,
  • Kolayca hüsrana uğrama,
  • Fiziksel ve zihinsel aktivitelerde gerilik,
  • Öğrenme güçlüğü, dikkat dağınıklığı,
  • Saldırgan davranışlar ya da tam tersi içine kapanıklık,
  • Toplumdan kendini uzak tutma olayları görülmektedir.
  • Ayrıca, uyku bozuklukları, gece korkuları, altını ıslatma ve ayrılık kaygısı, bebeksi

davranışlar görülebilir. Bu durum zihinsel özürlü olsun olmasın, tüm bireylerde benzer özellikler gösterir.

Ancak bazı durumlarda zihinsel özürlü çocuk durumdan haz alabilir ve bu hazzı tekrar elde etmek isteyebilir. Çünkü, cinsellik isteği içgüdüsel olduğundan, kontrol etmekte zorlanabilir.

Cinsel İstismar Nasıl Teşhis Edilir ?

Çocuklar genelde cinsel tacize uğradıklarını davranışlarıyla belli ederler. Ancak bunu açıklamaktan çekinirler ya da korkarlar. Bunun nedenleri:

  • Bu olaya çevresindeki insanların inanmayacağını düşünebilir.
  • Olay duyulduğunda cezalandırılacağını düşünebilir.
  • Sosyal çevresinin ya da akranlarının onu istemeyeceğini ve onunla alay edebileceklerini düşünebilir.
  • Bu durumu çevresine nasıl anlatacağını bilemeyebilir ya da istismarcının tehditlerinden korkabilir.

Cinsel istismara uğrayan çocuklarda belirtilen psikolojik sıkıntıların yanı sıra; vücudunda darp izleri, genital bölgede ağrı veya kanama, idrar ya da dışkısını tutamama görülebilir.

Cinsel istismar sonrasında çocuklarda, fizik muayene ve cinsel istismar tanı görüşmeleri yapılır. Fizik muayenede taciz sonrası çocuğun genel sağlık durumu ile ilgili bilgi almak ve fiziksel sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik tedaviler temel alınır. Genel fizik muayenesinden sonra çocuğun başına gelen olaylarla ilgili bilgi almak amacıyla çocukla görüşme yapılır. Bu görüşme uzman kişiler tarafından, çocuğun yaş ve gelişim özelliklerine (zihinsel ve dil gelişimi) uygun sorular sorularak yapılır.

Cinsel İstismar Sonrası Nasıl Uyum Sağlanır ?

Cinsel istismar sonrası çocuğun tekrar normal yaşantısına dönebilmesi ve sağlıklı bir şekilde yaşamına devam edebilmesi için, ebeveynin ve çocuğun yakın sosyal çevresinin çok dikkatli olması gerekmektedir. Tacize uğramış çocuklar bu durum karşısında farklı tepkiler geliştirebilirler. Bunun nedeni çocuğun cinsellikle ilgili fazla bilgiye sahip olmaması, cinselliği tanımaması olabilir.

Cinsel istismar sonrası zihinsel özürlü çocuğa sahip ebeveynin yapması gerekenler şunlardır:

  • Çocuğa zaman ayırın ve çocuk konuşmak istediğinde onunla rahat konuşulabilecek bir ortam yaratın. Konuşmak istemeyen çocuğu , zorlamayın.
  • Çocuk, istismar hakkında konuşurken, soğukkanlı, anlayışlı ve sevecen olmaya özen gösterin; çocuğu suçlayıcı ve yargılayıcı tutumlardan sakının.
  • İstismar sonrası içe dönük davranışlar sergileyen çocuğun duygularını ifade etmesine yardımcı olacak etkinlik ortamları hazırlayın. Onunla birlikte, onun hoşlandığı etkinlikleri yapın. (Oyun oynamak, sinemaya gitmek, parka gitmek vb.)
  • Şartlar ne olursa olsun onu sevdiğinizi ve her zaman ona destek olacağınızı ifade edin ve çocuğun kaybettiği güveni kazandırmaya çalışın.
  • Çocuğu, yaşadığı olayları hatırlatacak ortamdan ve eşyalardan, konulardan uzak tutmaya çalışın.
  • Çocuğun istismarıyla ilgili olayı başkalarıyla konuşmaktan kaçının. Zira çocuk bunu duyabilir ve kendisini daha da kötü hissedebilir. Ya da bunun iyi bir davranış olduğunu düşünebilir.

Cinsel istismar konusunda halk arasında, istismarcının genellikle yabancı, sosyoekonomik ve kültürel açıdan zayıf kişilik özelliği gösteren, yaşlı insanlar olduğu, ayrıca istismarın genellikle ıssız yerlerde yapılacağına ilişkin yanlış kanılar mevcuttur. Bu alanda yapılan çalışmalar; istismarcının % 80-95 oranında 20-45 yaş arası, evli ve çocuklu erkekler tarafından yapıldığı, olayın genellikle ev, okul ve ev ile okul arasındaki bölgede gerçekleştiğini göstermektedir.

Çocuğu cinsel istismara uğramış ebeveynler, genellikle olayı gizleme eğilimi içerisine girebilirler.Anne-babanın birbirlerini suçlama ya da çocuğa karşı anlamsız bir öfke geliştirmeleri de söz konusu olabilir. Bu durumda aileler, konudan haberdar olduklarında soğukkanlı olmalı ve çocuğu en az hasarla bu durumdan nasıl kurtaracağını, ona nasıl yardımcı olacağını değerlendirmeye çalışmalıdır. Bu nedenle; zihinsel özürlü çocuğun ebeveyninin daha dikkatli ve duyarlı olması, çocuğuyla ilgilenmesi ve onu takip etmesi izlemesi gerekmektedir.

Çoğu Ebeveynlerin çoğunluğu, zihinsel özürlülerin cinsel ilgisinden rahatsızlık duymakta ve bu durum karşısında kendilerini çaresiz hissedebilmektedirler. Bazı aileler, bir yandan zihinsel özürlü çocuklarının kendi cinsel dürtülerini kontrol edemeyeceklerinden ve böylece başlarını derde sokacaklarından veya cinsel sömürüye maruz kalacaklarından; bir yandan da bu dürtüleri bastırmanın çocukta gerginlik (sinirlilik) ve davranış problemleri yaratmasından korkmaktadırlar. Bu sorunu azaltmak için öncelikle çocuğa kendi vücudu ve diğer insanların vücudu öğretilmeli, “Vücudumuza yakınlık konusunda nelere izin verilebilir? İyi niyetli ve kötü niyetli davranışlar neler olabilir ?” sorularına cevap verilmelidir.

Neler Yapılmalı ?

Zihinsel özürlü olsun olmasın tüm bireylere;

  • Herkesin bedeninin özel olduğu,
  • Muayene sırasında doktorun dışında ya da herhangi bir acı duyduğunda ailesi dışında , kimsenin bedenine dokunmasına izin vermemesi gerektiği,
  • Dokunan kişi kim olursa olsun, rahatsızlık veriyorsa dokunmamasını söylemesi gerektiği öğretilmelidir.

Böylece, cinselliğin doğal, ama kişiye özel bir davranış olduğunu algılaması da sağlanabilir.

Aileler, zihinsel özürlü bireye, sevildiğini hissettirmeli ve güven duygusunun gelişmesini sağlamalıdır. Zihinsel özürlü birey, karşılaştığı davranışları ailesine anlatabilmeli, gizlememelidir.

Çocuklara, cinsel istismara kalkışanlara karşı koyabilme yöntemleri öğretilmelidir. Bu yolla birçok istismar olayı önlenebilir. Kendisine yapılan davranı­şın kötü olduğunu anlayabilecek yaşa geldiğinde çocuk, yapılanlara direnme konusunda desteklenmelidir. Çocuk, bağırabilir, saldırabilir, elinden ne geliyorsa yapabilir. Böyle bir durumda çocuğa “uslu çocuk” olmaması gerektiği anlatılmalıdır.

Cinsel istismarda bulunan kişiler yasal makamlara bildirilmelidir.

Cinsel Eğitim

“Cinsel eğitim” denince kişilerin aklına ilk gelen vücut kısımlarının isimleri, fonksiyonları, üreme ve bununla ilgili konular olmaktadır. Gerçekte cinsel eğitim bundan çok daha kapsamlı ve anlamlı dır olmalıdır. Cinsel eğitim bireyin fiziksel, duygusal, zihinsel ve cinsel gelişimini anlaması, olumlu bir kişilik geliştirmesi, başkalarının haklarına, görüş ve davranışlarına saygılı bir bakış açısı edinmesi ve olumlu davranış biçimleri ve değer yargıları geliştirmesi eğitimidir.

Cinsellikle ilgili bilgilerin verilmesi ne çok erken, ne de çok geç olmalıdır. Çocuğun gelişim ve zeka düzeyine uymayan bilgi, güçlük yaratır. Bu nedenle çocuğa istediği anda basit, kısa, gerçek ve endişesiz cevap vermek gerekir.

  • Zihinsel özürlü bireylerde yargılamanın yetersiz oluşu, gerçek ve gerçek olmayanı ayırt etmedeki güçlükleri ve kolaylıkla istismara açık olmaları nedeni ile de cinsel eğitimin verilmesi gereklidir.

Zihinsel özrü olan bireyin, duygusal olarak da özürlü olduğu düşünülmemelidir. Herkes gibi bu bireyler de karşı cinse ilgi duyabilir, sevebilir ve cinselliği yaşayabilir. Ne kadar engellenmeye çalışılsa da, ergenliğin getirdiği fiziksel ve psikolojik değişiklikler mutlaka yaşanacaktır. Bu yüzden cinselliklerinin farkına varmaları engellenemez. Bu, normal bir süreçtir. Pek çok zihinsel özürlü, cinsel davranışların bir yerinin ve zamanının olduğunu öğrenebilecek kapasiteye sahiptir.

Zihinsel özürlüler, zihinsel özürlü olmayan bireylerle aynı cinsel duygu ve isteklere sahip olmalarına karşın; düşünce, tutum ve etkinliklerde farklılıklar gösterebilmektedirler. Bazen cinselliğin karmaşıklığını anlamakta ve bunu yaşamlarına geçirmekte yardıma gereksinim duymaktadırlar.

Zihinsel özürlü bireylerin cinselliği, sıklıkla sorun olarak görülmektedir. Oysa, tüm bireylerde olduğu gibi zihinsel özürlü bireylere de cinselliği keşfetmeleri, kendi cinselliklerini olumlu şekilde ifade etmeleri ve cinselliği sağlıklı biçimde yaşamaları için fırsat verilmesi gerekmektedir.

Cinsel tabular nedeniyle çocuğun ve gencin yeterince bilgilendirilmemesi, bu konudaki sorularının geçiştirilmesi ve “ayıp” konular olarak tanımlanması önemli sorunlardan biri sidir. İster geç, ister normal gelişim göster sin en tüm çocuklar, bu konuda bilgilenme hakkına sahiptirler.

Zihinsel özürlüler, akranlarıyla aynı basamaklardan geçerek cinsel gelişimlerini sürdürürler. Bu konuda yapılan çalışmalar, ileri ve ağır derecedeki zihinsel özürlülerin cinsel gelişimini, hafif derecede olanlardan daha geç tamamladıklarını, cinselliklerini olumlu biçimde ifade edebilmeleri için ilave eğitim ve desteğe ihtiyaçları olduklarını göstermektedir.

Zihinsel özürlülerin, cinsel gelişimleri normal olmasına ve diğer bireylere oranla daha yüksek düzeyde cinsel istismara maruz kalmalarına rağmen, cinsel eğitimleri göz ardı edilmektedir.

Bunun nedenleri şu şekilde sıralanabilir;

  • Zihinsel özürlü bireylerin daima çocuk olarak kalacakları ve cinsel gereksinimleri olmayacağı için cinsel eğitime de gereksinimleri olmadığı konusunda yanlış inanışlar vardır.
  • Bazı anne-babalar cinsel bilgiye sahip olan çocukların, bunları denemeye meyilli olacakları ve bu nedenle zarar görecekleri konusunda korku yaşarlar. Aileler, çocukları cinsel bilgiye sahip olmadıklarında, cinselliklerini ifade etmek için bir istekte bulunmayacakları ümidini taşırlar.
  • Bazı anne-babalar, çocuklarıyla cinselliği tartışırken güçlük çekerler. Özellikle de çocuklar zihinsel özürlüyse ve kavramları anlamakta zorlanıyorsa bu daha da güçleşir.
  • Bazı anne-babalar ise, çocuklarıyla cinselliği konuşma girişiminde bulunur , ; fakat bilgileri çocuğun anlayabileceği biçimde ifade edemedikleri için sorun yaşarlar. Bu başarısızlıklar ise, anne-babaların bu girişimleri bırakmasına neden olur.

Zihinsel özürlü bireylerde yargılamanın yetersiz oluşu, gerçek ve gerçek olmayanı ayırt etmedeki güçlükleri ve kolaylıkla istismara açık olmaları nedeni ile de cinsel eğitimin verilmesi gereklidir.

Pek çok araştırmacı, yaptıkları çalışmalarda, özürlü bireylere cinsel konularda yeterli bilgi verilmediğini bulmuşlardır. Normal çocukların arkadaş ve anne-babadan bilgi alma şanslarının özürlü çocuklardan daha yüksek olduğu bilinmektedir. Gerçekten de özürlü çocukların yeterli arkadaşı yoktur. Pek çoğu özel bir eğitim programı içindedir ve ayrıca bilgiyi ve olayları anlama ve değerlendirmede sınırlılıkları vardır. Anne-babasından da bilgi alamayan özürlüler için ise bilgi alma kaynağı olarak medya görülmektedir. Oysa çocuk ve gençlerin medyadan bilgi almasının bazı tehlikeleri vardır. Medyada ki sunulan tüm modellerin doğru olduğu söylenemez. Ayrıca çocuğun bu durumda soru sorma ve , merak ettiklerini tartışma şansı yoktur. Bu nedenle de anne-babalar, zihinsel özürlü bireylerin cinsel eğitimine gereken önemi vermelidirler.

Zihinsel özürlü bireylere cinsel eğitim verilmesinin yararları;

  • Sosyal becerileri arttırmak,
  • Haklarını koruma/savunma becerilerini geliştirmek,
  • Daha fazla bağımsızlık sağlamak,
  • Vücut bakımı ve hijyeni sağlamak,
  • Kendi cinselliği ile ilgili daha fazla sorumluluk alma yeterliğini kazandırmak,
  • Cinsel istismara maruz kalma, cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma ya da hamile kalma riskini en aza indirmek,
  • Cinselliğini ifade etmek üzere daha kabul edilebilir davranış geliştirme ve uygun olmayan davranışları azaltmaktır.

Yeterli cinsel bilgiye sahip olmayan zihinsel özürlü bireyler, istismara daha fazla maruz kalmakta ve aynı zamanda cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma ya da gebe kalma riski de artmaktadır.

Bu risklerin artış göstermesindeki başlıca nedenler;

  • Cinsel konularla ilgili bilgi yetersizliği,
  • Cinsellikle ilgili bilgilerin kitap ya da diğer kaynaklar yerine yanlış bilgiye sahip akranlardan edinilmesi,
  • Zihinsel gelişim düzeyi,
  • Başkalarına fazlaca güvenme,
  • Kendini ifade etme becerilerindeki yetersizliktir.

Çocukların cinsel eğitiminde anne babanın yeri çok önemlidir. Çocuk cinsel kimliğine, cinselliğe ilk adımı anne-baba-çocuk üçlüsünün içinde atar. Anne ve babanın çocuklarının cinsel gelişim dönemlerini ve dönemsel ihtiyaçlarını bilmelerini ve buna göre davranmaları, çocuklarının sağlıklı birer yetişkin olarak topluma kazandırılması açısından önemlidir.

Anne-babalar kendilerini bu konuda bilgi vermede yetersiz bulur ve soruları geçiştirmeye çalışırlarsa, çocuklar yaşları ilerledikçe sorularına başka yerlerden cevap aramaya çalışırlar girişirler. Böylece anne babalar, çocuğun bu konuda sağlıklı bilgiye ulaşıp ulaşmadığını öğrenme şansını kaybederler. Bu nedenle, öncelikle anne-babaların eğitimi hedeflenmelidir. Çocuğa ilk bilgileri vermek, çocuğu konuya yaklaştırmak, diğer bilgi kaynaklarından öğrendiklerini kontrol altında tutmak anne-babanın sorumluluğudur. Bu nedenle anne-babalar çocuğun cinsel gelişimi hakkında bilgi sahibi olmalı; bunun yanında çocuğun gelişim ve gereksinimlerine uygun tutum ve davranışları benimsemelidirler. Bununla birlikte cinsel eğitim ancak aile, okul ve bireyler arasında kurulacak iyi bir iletişimle etkili ve verimli olabilir.

Zihinsel özürlülere cinsel eğitim verirken bazı zorluklarla karşılaşılmaktadır. Örneğin bazı çocuklarla göz teması kurmada güçlük çekilebilir; bazıları konuşma problemi nedeni ile soru soramaz veya sorulan soruları cevaplayamazlar. Ayrıca, özrün tipi ve derecesine göre çok tekrar gerekebilir.

Zihinsel özürlülere cinsel konularda eğitim verirken üstü kapalı bir anlatım, gizli kelimeler, yapmacık benzetmeler kullanılmamalıdır. Somut, açık, net ve onların yanlış yorumlamasına izin vermeyecek bir anlatım tercih edilmelidir.

Çocuklara cinsel bilgilerin aktarılması dışında bir başka önemli konu da, çocukların yakın ya da uzak çevreden gelebilecek istismara karşı bilinçlendirilmesidir. Çocuk vücudunun kendisine ait olduğunu bilmelidir. Zihinsel özürlü bir gence, istemediği durumlar karşısında “hayır” diyebileceği öğretilmelidir. Çocuklar, sorularının cevaplarını ailesinden alırsa cinsellik konularında kandırılma ihtimali çok zayıflar.

Normal gelişim gösteren çocuklar, cinsel bilgi ve deneyimlerini, aileleri, yaşıtları ve okulun yardımı ile paylaşırlar ve sosyalleşme içinde olurlar. Zihinsel özürlü bireyde ise durum farklıdır. Toplumdan soyutlanma, yaşamlarının birilerine bağımlı hale gelmesi, sosyal ortamların dışında kalma sorunları vardır. Bu nedenle de cinsel eğitim, bireyin zihinsel gelişim düzeyine uygun olarak profesyonel bir yaklaşımla verilmelidir.

Cinsel Eğitim İçin Doğru Zaman

  • Cinsel eğitim çocuğun soruları ile birlikte çok küçük yaşlarda başlamalıdır. Örneğin, bir çocuğun cinsel organları da içeren vücut bölümlerini öğrenmek için sorular sorması, onun bilgiye ihtiyacı olduğunu göstermektedir hiçbir zaman erken değildir.
  • Anne babalar , çocuğun cinsel ilgilerini ya da meraklarını ifade ettikleri zamanları kollamalıdırlar. Örneğin, bir filmde öpüşen iki oyuncu gördüklerinde sorular sorarak konuşmayı başlatabilirler.
  • Cinsel eğitim durağan değil, devam eden bir süreçtir ve tek bir dersle öğrenilecek bir konu değildir. Çocuğa başlangıçta cinsellikle ilgili temel bilgiler verilmeli, daha sonra çocuğun gelişimine ve zihinsel düzeyine göre bu bilgiler genişletilmelidir.

Cinsel Eğitimde Yapılan Hatalar

  • Susmak, sorulara cevap vermemek,
  • “Ayıp” diye tepki göstermek, azarlamak,
  • Hiç anlayamayacağı ya da yanlış yorumlayabileceği kadar karışık cevaplar vermek,
  • Gerçeğe uygun olmayan, yanlış bilgiler vermek , .
  • Çocuğun sorularını sürekli ertelemek, unutturmak, dikkatini başka konuya çekmek.

Cinsel Eğitimde Dikkat Edilmesi Gerekenler

  • Çocukların ve bireylerin cinsellikle ilgili sorularına cevap vermeyi reddetmemeli, gerekli bilgiler cinsel gelişim evrelerine, zihinsel gelişim düzeyine uygun olarak ve zamanında verilmelidir.
  • Cinsellikle ilgili sorular yalın, doğru ve yeterli olarak cevaplanmalıdır.
  • Bireyin anlayabileceği düzeyde eğitim verilmeli, her şey öğretilmeye çalışılmamalıdır.
  • Enerjisini uygun biçimde harcayabileceği oyun ve spor aktivitelerine yönlendirilmelidir.
  • Ergenlik öncesi dönemdeki çocuğa, yaşayacağı cinsel ve bedensel gelişimler hakkında bilgi verilmelidir.
  • Öz güvenini pekiştirecek ( el becerileri , müzik, resim vb) aktivitelere yönlendirilmelidir.

Cinsel eğitim sırasında çocuğunuza bilgi verirken uygulanabilecek en geçerli yöntem, basamak basamak ilerlemektir.

Bu basamaklar :

  1. Çocuğun uzun neden bu soruyu sormuş olabileceğini düşünmek,
  2. Çocuğunuza hangi konuda bilgi verileceğin ize karar vermek ve konuyu net olarak belirlemek,
  3. Çocuğun yaşı ve zihinsel gelişim düzeyi dikkate alınarak, uygun yanıtı gerektiği kadar vermek, çocuğun uzun ne kadar bilgiye ihtiyacı olduğunu belirlemek,
  4. Çocuğunuza, ihtiyacı doğrultusunda konuşarak, doğru bilgileri öğrenip gerekli bilgileri vermektir. Aileler bu basamakları, zihinsel özürlü bireyin ihtiyaçlarını , özelliklerini, gelişim düzeyini göz önünde tutarak uygulamalıdır. Aktaracağı bilgileri, bireyin zeka yaşını dikkate alarak tasarlamalıdır.

Aileler İçin ….

  • Zihinsel özürlü, yaşıtlarının yaptıklarını yapamaz. Ancak zeka yaşı aynı olanlarla eş davranış ve düşüncede bulunur.
  • Zihinsel özürlülerin cinsel gelişimi, normal bireylerle aynı sırayı izler. Ancak, zihinsel gelişim düzeyine bağlı olarak daha yavaş ve geriden takip eder.
  • Zihinsel özürlüler cinsel olarak aktiftirler. Takip ve eğitimle, hem zihinsel hem de sosyal olarak gelişim gösterebilirler.
  • Zihinsel özürlü çocukların, aşırı derecede cinsel içerikli davranışları görüldüğünde telaşa kapılmamak ve çocuğu suçlamamak gerekir. Çünkü o, bu davranışlarını kontrol edememektedir.
  • Çocuğunuzun bedenini ve kendisini sevmesi ve kendine güven duyması için, onu kucağınıza almalı, sevmeli  ve sevildiği hissettirmelisiniz.
  • Zihinsel özürlü çocukların genelde yaşıtlarından daha fazla cinsel ilgileri ve cinsel içerikli davranışları olduğu düşünülür. Oysa, bu çocuklar cinsel içerikli davranışların nerede, ne zaman, hangi durumlarda uygun olup olmadığını bilemedikleri yani bir anlamda cinsel tipli davranışlarını kontrol edemedikleri için böyle algılanmaktadırlar.
  • Anne babaların, çocuğun merakını gidermek adına, cinsel yaşamları hakkında bilgi vermesi sakıncalıdır. Cinsel yaşamın özel bir konu olduğu ve başkaları ile paylaşılamayacağı anlatılmalıdır.
  • Çocuğun anne baba ile aynı odada yatması, anne-babanın evde çıplak dolaşmaları çocuğun merakını artıracaktır. Bu durum normaldir ve ailenin anlayışlı davranışı ile kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
  • Gelişimi diğer çocuklara göre daha yavaş ve düşünme gücü yönünden gerçek yaşın altında olduğu için zihinsel özürlüler, çocuk gibi görülebilirler. Ama, normal yaşıtları gibi cinselliklerini yaşadıkları unutulmamalıdır. Ergenlik öncesi fiziksel bazı belirtiler beklenen yaşta gelişmeye başlar. Kendindeki değişimleri fark etmeye başlayan ergene, basit de olsa, yaşamakta olduğu dönemi ve kısmen de cinselliği anlatmak gerekir.
  • Özellikle zihinsel özürlülere nasıl ve nereye kadar cinsel eğitim verileceği dikkatle planlanmalıdır. Eğitim sırasında, zeka yaşına uygun olmayan tarzda veya aşırı ayrıntılı bilgi verilmesinin, çocuğun cinselliğe merakında aşırı artışa neden olabileceği unutulmamalıdır.
  • Sözel bilgi, çocuğa bir şey saklandığı izlenimini vermemelidir. Basit, kesin, somut bilgi zihni karıştırmaz.
  • Zihinsel özürlülere cinsel eğitim verirken bazı zorluklarla karşılaşılmaktadır. Örneğin bazı çocuklarla göz teması kurmada güçlük çekilebilir; bazıları konuşma problemi nedeni ile soru soramaz veya sorulan soruları cevaplayamazlar. Ayrıca özrün tipi ve derecesine göre çok tekrar gerekebilir.
  • Zihinsel özürlülere cinsel konularda eğitim verirken üstü kapalı bir anlatım, gizli kelimeler, yapmacık benzetmeler kullanılmamalıdır. Somut, açık, net, onların yanlış yorumlamasına izin vermeyecek bir anlatım kullanılmalıdır.
  • Cinsel eğitim sonucunda, çocuğunuz kendini daha iyi ifade edebileceği gibi kendine bakım ve temizlik gibi konuları ve cinsel istismara maruz kalmamayı da öğrenecektir.
  • Anne-babalar, zihinsel özürlü çocuğuyla cinselliği konuşurken güçlük çekerler. Bu nedenle Ö öncelikle, anne-babanın eğitimi önemlidir. Bu durumda anne-babalar konu hakkında bilgi alınabilecek alabileceğiniz kaynaklara ulaş malıdır n.
  • Anne-babanın bilgi verme görevini yönlendirecek olan, çocuğun sorularıdır. Çocuk soru sormuyorsa bunun sebebi, önceki denemelerde reddedilişleri ya da baştan savma cevapların verilmiş olmasıdır. Bu durumda, kimi çocuklar bu konunun yasak olduğunu, ilgilenilmemesi gerektiğini; kimileri yetişkinlerin kendilerini ciddiye almadığını; kimileri de başka kaynaktan alınan bilgilerin aileden saklanması gerektiğini düşünürler.
  • Tüm yaşlarda sorulan cinsel sorular için en önemli nokta, anne-babanın soruları cevaplama anındaki tutumlarıdır. Çocuğu kesinlikle ayıplamamak, azarlamamak, susturmamak gerekir. Bu şekilde davranıldığında çocuk, bu soruların sorulmaması gerektiği fikrine kapılır ve cevapları başka kişilerde arayabileceği gibi gözetleme veya deneyler yapma yollarına da başvurabilir. Bu da cinsel eğitimin anne babanın kontrolünden çıkması, bir anlamda istenmeyen bir yöne gitmesi demektir. Oysa her aile çocuklarına kendi aile yapısı ve kültürü doğrultusunda bir cinsel eğitim vermek ister.
  • Bazı aileler de in, zihinsel özürlü bireyleri uygun gördükleri biri ile evlendir melerine diklerine ya da çocuk yapmadan benzer zihinsel özürlü bireylerin birbiriyle evlendirilmesine sık rastlanmaktadır. Uzmanlar bu konuyla ilgili çalışma ve araştırmalarını sürdürmektedirler.
  • Çocuğun mastürbasyon yapması cinsel bir sapkınlık değildir. Ancak ebeveynler, çocukları ev içinde veya okulda hoşuna gidecek ve aynı zamanda kendisini değerli, mutlu hissedebileceği spor ve sanat gibi sosyal faaliyetlere yönlendirerek bazı önlemler almalıdır.
  • Ergen yaştaki özürlü kızlar için en önemli konu adet görme dönemidir (menstruasyon). Genç kızlar, mutlaka konuyla ilgili önceden bilgilendirilmeli, psikolojik olarak hazırlanmalıdırlar. Vücudu büyüyüp olgunlaştığı için bu olayın yaşandığı, artık genç kızlığa adım attığı anlatılmalı ve bunun yanında bakım ve temizlik konusunda da rehberlik edilmelidir. Zihinsel özürlü bireye; bakım, temizlik, ped kullanma ve yerleştirme konusundaki bilgiler adım adım gösterilmelidir.

Cinsel Bilgileri Aktarırken;  

Mümkün olduğunca çok şey öğren:

Çocuklar anne-babalarından cinsel organlar ve işlevleri, ergenlik, üreme, sünnet, mastürbasyon, menstruasyon vb. konularda bilgi edinme ihtiyacı duyarlar. Bu nedenle, önce anne babalar bu konularda bilgiler edinmelidir. Anne-baba ne kadar çok bilgiye sahip olursa o kadar faydalı olur.

Bilgi desteği sağla:

Anne babalar çocuklarının yaş ve zeka düzeyine uygun cinsel bilgilerle ilgili kendilerine yardım edecek uzman kişi, kitap, dergi, makale, kaset vb. kaynaklara ulaşmalı ve bunlardan yararlanmalıdırlar.

Gelişimini takip et:

Çocuğun gelişimini takip ederken şunlar unutmamalıdır:

-Gelişim, hem biyolojik faktörlerden hem de çevreden etkilenmektedir.

-Gelişimde bireysel farklılıklar söz konusudur. Aynı yaştaki iki çocuğun gelişimleri birbirinden farklı olabilir. Örneğin; 12 aylık çocuklardan biri yürüyebilir ve anlamlı 3 kelime çıkartabilirken  aynı yaştaki diğer bir çocuğun henüz yürüyemediği ancak bununla beraber anlamlı 5 kelime çıkardığı görülebilir. Yani, çocukların gelişim süreci içinde aynı aşamalardan geçtikleri, ama aynı aşamadan aynı anda geçmedikleri unutulmamalıdır.

-Bir çocuğun tüm gelişim alanlarındaki hızı da aynı olmayabilir. Örneğin; motor gelişiminde yaşının üzerinde özellikler gösteren bir çocuk, dil gelişiminde yaşının gerisinde özellikler gösteriyor olabilir.

Zihinsel özürlü çocuğun da yaşı ve zihinsel düzeyi ne olursa olsun, gelişimini takip etmek gerekir.

Gelişim düzeyini belirle:

Anne-babalar ve eğitimciler; gelişimlerini takip ederek çocuklarının hangi düzeyde olduğunu belirlemelidirler. Aile çocuğun düzeyini belirlediği zaman çocuğun o anki gelişimsel gereksinimlerini de belirlemiş olacaktır. Örneğin; normal gelişim gösteren bir çocuk 4 üncü veya 5 inci ayda destekle oturuyor olabilir ama zihinsel özürlü bir çocuk 10 uncu ayda destekle oturuyor olabilir. Her ikisi için de sırada desteksiz oturma becerisi vardır. Bu nedenle, zihinsel özürlü bireylerin aileleri de, çocuğunu değerlendirirken, onun takvim yaşını değil gelişim düzeyini göz önünde bulundurmayı unutmamalıdır.

Uygulama yap:

Anne babalar çocuklarıyla ne konuşacakları ve nasıl konuşacakları konusunda birbirleriyle ya da arkadaşlarıyla denemeler yapmalıdırlar. Bu uygulamalar, anne babaların çocuklarıyla konuşurken kendilerini rahat hissedecekleri sözcüklerin ve tarzın ortaya çıkarılmasını kolaylaştıracaktır. Zihinsel özürlü bireye sahip anne babalar da, zihinsel özürlü bireyi olan diğer ailelerle iletişim kurarak bilgi ve deneyimlerini paylaşmalıdırlar.Uygulama yaparken şunlara dikkat edilmelidir:

* Belli bir konu üzerinde dur:

Bir seferde çok geniş konulara yönelmek ve çok fazla şey konuşmak yerine, daha sık ancak daha az konuda konuşmak uygun olacaktır.

* Önceden planla:

Anne-babalar cinsellik konusunu çocuklarının gündeme getirmesini beklememelidirler. Şayet böyle davranılırsa çocuk, anne babasının kabul edebilirliğini bilemeyeceğinden onlara soru sormaktan çekinecektir. Bu nedenle, anne-babalar cinsellikle ilgili konuşmaları başlatmak üzere plan yapmalıdır.

* Arkadaşça bir yaklaşımı amaçla:

Anne babalar konuşmaları bir ders olarak değil, iki taraflı bir tartışma olarak görmeli ve çocuklarıyla arkadaşça bir tutum içinde olmalıdırlar.

Bazen uzman desteği gerekir…

Çocuğunuzun yaptığı;

  • Cinsel organıyla oynama,
  • Sürtünme,
  • Dudaktan öpme isteği,
  • Memeleri veya genital bölgeyi elleme isteği,
  • Karşı cinse sıkarak sarılma isteği,
  • Soyunma ya da giyinme durumunu gözetleme isteği,
  • Karşı cinse hiç ilgi göstermeme,
  • Sıklıkla ve her ortamda mastürbasyon yapma isteği,
  • Erkekse kız, kızsa erkek gibi davranma isteği,
  • Cinsel konulara aşırı ilgi gösterme gibi çeşitli davranışları n, bu kitapçıkta anlatılan gelişim dönemleri ve özellikleri ile cinsel gelişim bilgilerine bakarak normal olup olmadığını anlayabilirsiniz. Çocuğun bu davranışlarını sorun olarak görmek için, davranışın;
  • Zeka düzeyine uygun olup olmadığına
  • Şiddetine,
  • Sıklığına ve sürekliliğine bakılmalıdır.

2 yaşındaki bir çocuğun, başkalarının yanında külotunu indirerek tuvalete kadar koşması, 2 yaş zeka düzeyi için uygun olabilir. Ancak aynı davranış 10 yaş zeka düzeyi için uygun değildir. Bu davranış, takvim yaşı 10, zeka yaşı 2 olan zihinsel özürlü çocukta da görülebilir. Bu durum, bir davranışın zeka düzeyine uygun olup olmadığına;

Çocuğun, parmağını emerken bunu hırslı ve kuvvetli bir hale dönüştürmesi yani şiddetli olarak yapmaya başlaması durumu, bir davranışın şiddetli olup olmadığına;

Merakı nedeniyle etek giymek isteyen erkek çocuğun, bunu ısrarla sürdürmek istemesi durumu, bir davranışın sıklığına ve sürekliliğine;

örnek olarak verilebilir. Bu durumlar mevcutsa, konuyla ilgili bir uzmana başvurulmalıdır

 

Diğer Yazılar

Eğitim Koçluğu

Eğitim Koçluğu Nedir? Eğitim koçluğu öğrencilerin kendi potansiyellerini tanımasını sağlayıp, bu potansiyeli ortaya çıkaran koçluk modelidir. Eğitim koçunun temel amacı öğrencinin gelişmesine yardımcı olmaktır. Koçlar, öğrencilerin rehberidir. Öğrencilerin kendini tanıması, hedeflerDevamını Oku

Fizik özel ders

Maddeyi, hareket ve davranışlarını, onu oluşturan parçacıkları inceleyen bilim dalı olan Fizik;  önemli özel ders lerden biridir, Lisede veya Üniversite hazırlıkta fizik dersinde daha iyi olmak istiyorsanız doğru yerdesiniz.  SizeDevamını Oku

Bir yanıt yazın