İnsanlar, istekleriyle koşullar arasındaki çelişkilerden duydukları kaygıyı bir biçimde örtmeye çalışırlar. Çünkü, kaygı ile yaşamak acı veren bir durumdur. Bu örtme biçimleri olarak da, ussallaştırma, inkâr etme, uyuşturma ve kaçınmayı kullanırlar. Ancak bu yolları kullanıp da kaygılarını kendilerinden uzaklaştırırken de farkında olmadan “nevrotik bir kişilik” kazanırlar. “Nevrotik kişilik” hangi durum ve koşulda olursa olsun belirlediği davranışları göstermekten kendini alamayan kişiliktir. Nevrotik kişilerin davranış biçimleri belirlidir, başka bir davranış gerektirse de bunu yapamazlar.
Karen Horney, bu “nevrotik kişilikler”in en çok üç biçimde görüldüğünü belirtiyor.
Birincisi, ‘çevre onayına bağımlı kişilik’tir. Bu kişiliği kazanmış birisi için en önemli konu, “başkaları tarafından sevilmek’tir. Bu davranışla kendi kaygılarını yatıştırmayı, kendisine kimseden zarar gelmemesini amaçlar. Ancak, kendi düşüncesine göre, “o herkesin iyiliğini isteyen, herkesin yardımına koşan birisi”dir. Gerçekten de böyle davranır. Herkesin derdini çözmek için uğraşır, başkaları istesin ya da istemesin, aldırmadan yardım için koşar, kendi işlerini bir yana bırakır, başkalarının derdini kendine dert edinir. Özellikle “birisinin” kendisini sevmesi, beğenmesi için çaba gösterir. Ona bağımlı olmanın bütün özelliklerini gösterir, onun istediklerini yapar, istemediklerinden kaçınır. Bu davranışlarıyla hedeflediği “beğenilmek ve sevilmek”tir. En büyük derdi, birisi tarafından beğenilmemek, sevilmemektir. Böyle bir durumda kendini suçlar, yanlış yaptığı için sevilmediğini, beğenilmediğini söyler. Kimseye karşı suç yöneltemez, sürekli olarak kendini eleştirir.
Bu kişiliğin bizim kültürümüzde nasıl onaylandığını, nasıl örnek gösterildiğini anımsarsak, sosyal kültürümüzün “bağımlı kişilik” ödüllendirmesini daha iyi anlıyabiliriz. Bu “Perihan abla” tipi, kültürümüzün tipik “iyi insan”ıdır. Oysa bu kişiliğin altında yatan nedenleri daha iyi tanımamız gerekmektedir. Bu davranışların tümü de, kişinin kendi kaygısını bastırmak, kaygısından kurtulmak için gösterdiği davranışlardır.
Burada önemli olarak, “normal kişilikli insan”ın da beğenilmek ve sevilmek isteyeceğinin bilinmesidir. Ancak, “normal kişilikli insan”, beğenilmek ve sevilmek için ne pahasına olursa olsun çaba göstermez, aradaki önemli farklılık budur.
“Nevrotik kişilik” için ikinci model, “üstün olmaya dayalı saldırgan kişilik”tir. Bu kişilik sahibi için, dünya birbirinden üstün olmaya çalışan düşmanların yaşadığı bir cangeldir. Çevresindeki herkes potansiyel bir düşmandır (rakip). Çevresindekiler onun zayıf yanlarını kollamaktadır, hiç kimseye güvenmemek gerekir, başarılı insanın dostu olmaz. “Homo homini lupuş- İnsan insanın kurdudur”. Bu durum da başkaları onu yeneceğine o başkalarını yenmelidir. Başarılı olmak, başkalarını yenerek daha üstün olmaktır. Bunun için de kimseye güvenmemeli, çevresini kontrol altında tutmalıdır. Bu kişiliğin bütün davranışlarının hedefi, çevresini kontrol altında tutabilmektir. Kontrol altına alamadığı kişileri yabancı görür, saldırılması gereken hedefler olarak algılar. Eğer entellektüel düzeyi yüksekse bu tavrını “uzak duruşlu yapay bir nezaket çerçevesi”ne oturtur, bu durumda da asıl hedefini gizleyebilir.
Karen Horney, çok doğru olarak, günümüz dünyasının bu kişiliği olumladığını, bu acımasız rekabet sisteminde başarının anahtarı olarak gösterdiğini belirtiyor.
Gerçekten de, günümüzün “başarılı iş insanları” tanımı, yukardaki çerçeveye uymuyor mu? Oysa, bu davranışların asıl hedefi, gene, kaygılarını bastırmaktır.
Üçüncü nevrotik kişilik tipi de “kaçınan kişilik” olmaktadır. Bu kişilik sahibi insan da “göze çarpmaktan, üstün olmaktan, dikkati çekmekten kaçınmaktadır.” Kaygılarını bastırmanın yolu olarak “herkesten ve herşeyden uzak durma”yı seçmiştir. Çevresine görünmeyen bir çember çizer ve kimseyi oradan içeriye sokmaz. Hiçbir yarışmanın yarışçısı değildir, hiçbir rekabetin içine girmez, başarılı olmaktan kaçınır. İnsanlardan uzaktır, kendini yalıtmıştır ve ona yönelecek tehlikelerden böyle korunmaktadır. “Kaçınan kişilik”, bu özellikleriyle de kimse için tehlike olmaz.
“Normal kişilikli insan” da sırasında saldırganlaşır, sırasında kaçınır, sırasında sevilmek ve beğenilmek için yakınlaşır. Ancak, normal kişilik, bütün bunları yerinde, zamanında, sırasında yaparken, “nevrotik kişilik”, durumlar, koşullar, kişiler nasıl olursa olsun yalnız kendini koruduğuna inandığı davranışı göstermektedir. Aradaki bu çok önemli fark gözden kaçırılmamalıdır.
Karen Horney hem kendimizi hem de çevremizi aydınlatırken çok önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Hepimiz kendimize ve çevremize yeniden bakalım.
Plinius’un dediği gibi, “herkes kendisi için bir derstir.”