Trafik psikologları Avrupa’da psikoteknik çalışmalarıyla, 1900’lerin başından günümüze dek ulaşımın ve trafik sistemlerinin daha güvenli ve daha ekonomik olmasına katkıda bulunmaktadırlar. Trafik psikologlarının diğer çalışmalarının yanı sıra en çok görev aldıkları alan, devlete bağlı ya da özel araştırma merkezleri / enstitülerde sürücülere yetenek testleri uygulamak, bu testlerin geliştirilmesi, geçerliği ve güvenirliği üzerinde çalışmaktır. Günümüzde bu etkinlikleri, sürücü rahabilitasyonu ve sürücülüğün geliştirilmesi programlarının düzenlenmesi boyutunu kazanmıştır.
Avrupa’da trafik psikologları disiplinler arası araştırma ekipleriyle çalışmaktadırlar. Bu ekipte mühendisler, avukatlar, hekimler, öğretmenler ve ekonomistler yer almaktadır. Bu disiplinler arası ekipte sosyal psikologlar, endüstri psikologları, klinik psikologlar, deneysel psikologlar kendi alanlarının bulgularını, araştırma yöntemlerini ve kuramlarını trafik konusunun çeşitli psikolojik boyutlarını incelemek ve açıklamak için kullanmaktadırlar.
Fakat özellikle son yıllarda bu konudaki bilgi birikiminin de artması, yalnızca trafik konusunda araştırma yapan enstitülerin çoğalması, bazı üniversitelerde trafik psikolojisi bölümlerinin kurulmasıyla, trafik psikolojisinin psikoloji bilimi içindeki konumu değişmeye başlamıştır. 22-25 Mayıs 1996 tarihlerinde İspanya’da düzenlenen Birinci Uluslararası Trafik Psikolojisi Kongresi’nde, Avrupa Ulaşım Psikologları Derneği düzenlediği toplantıda, günümüzde trafik psikolojisinin, psikolojinin diğer anabilim dalları arasında yer almasının zamanının geldiğini belirtmiştir. Toplantıda, üniversitelerde lisans üstü programlar arasında trafik psikolojisinin de yer alması için çalışmaya başlanması kararlaştırılmıştır.
Bugün tüm Avrupa’da sürücülerin seçilmesi, eğitimi ve rehabilitasyonu gibi işlevlere sahip yaklaşık 5000 işyerinin var olduğu, 5000 kadar da potansiyel iş yeri olduğu belirlenmiştir. Bu işyerlerinde psikologların görev aldıkları alanlar:
- Sürücü yeteneklerinin psikoteknik değerlendirmesi.
- Sürücü eğitimi ve rehabilitasyonu.
- Ergonomi (Ergonomik açıdan yol sistemlerinin ve ulaşım araçlarının dizaynına ilişkin öneriler üretmek).
- Karayolları projelerinde mühendislere danışmanlık.
- Trafik güvenliği konusunda bilinç yaratma programları.
- Trafik kanunlarının uygulanması / kanun yapıcılara danışmanlık.
- Eğitim programlarının eğiticilerinin yetiştirilmesi
- Trafik bilirkişilerinin ve politikacıların danışmanlığı.
- Üniversitelerde trafik psikolojisi eğitimi vermek.
- Kaza sonrası bilirkişi raporlarının hazırlanması.
- Trafikle ilgili davranış, tutum, yetenek vb. alanlarda kullanılacak ölçüm araçlarının geliştirilmesi.
- Araştırmalar
- Yaşam kalitesi, çevresel koşullar ve kriterlerin tanımlanması olarak sıralanabilir.
Görev aldıkları tüm bu alanlarda psikologlar genel olarak “insan faktörünün kazalarda oynadığı rolü belirlemeyi” ve “bulgulardan yola çıkarak kazaları engelleyebilecek önlemler üretmeyi” amaçlamaktadırlar. Bu amaçla trafik psikologlarının aktif olarak görev aldıkları bu alanlardaki araştırma konuları da oldukça geniş bir yelpazeye yayılmış durumdadır: Sürücü eğitimi, sürücülük tarzları, trafikte risk alma davranışı, sürücülerin düzenli aralıklarla yeteneklerinin değerlendirilmesi bunlardan bazılarıdır.
Trafik psikologları için kazaları azaltmada sürücü davranışlarının tüm yönleri önemlidir. Kaza yapma eğiliminde kişilik özelliklerinin rolü, sürücülerin kaza yapmalarına neden olan psikomotor etmenler, kaza yapma eğilimi bu konuda üzerinde çalışılan önemli konulardır. Ayrıca para cezasına ilişkin tutumlar, karar verme, bireysel farklılıklar, cinsiyet farklılıkları, kuralları isteyerek ihlal etme ile kuralları uygulamada hata yapma arasındaki farkın incelenmesi gibi konularda da araştırmalar yapılmaktadır. 1990’lardaki son çalışma konuları arasında trafik kazalarında en önemli risk grubunu oluşturan gençlerin trafik kazalarına ve kurallarına ilişkin tutumları, yaşam stilleri, sosyal roller, sosyal değerler ve kaza yapma eğilimi, problemleri farketme gibi bireysel nitelikleri de kapsayan konular yer almaktadır.
Yukarıda trafik psikolojisinin bu geniş araştırma yelpazesinde psikolojinin pek çok alt alanının kendi kuramını, yaklaşımını, çalışma yöntemini kullanarak trafik konusunu incelediği belirtilmişti. Yazının bundan sonraki bölümünde genel olarak bu konunun psikolojinin hangi alt alanlarında hangi başlıklarda ele alındığı üzerinde durulacaktır.
Trafik psikolojisi ile ilgilenen endüstri psikologları, çevre psikologları ve deneysel psikologlar genellikle mühendislerle işbirliğine giderek, araçların güvenliği, çevrenin ve yolların daha elverişli hale getirilmesi, taşımacılık sisteminin yol açtığı ses ve hava kirliliği, bazı araçların rahatsızlık veren fiziksel özelliklerinin psikolojik etkileri, aracın elektronik aksamının sürücünün kolaylıkla algılayabileceği şekilde düzenlenmesi, araç kullanırken otomatikleşme, video simulasyon testi kullanarak hızlı araç kullanma davranışının incelenmesi, kazalara neden olan hataların bilişsel analizi, hız algısına ilişkin risk alma eğilimi, algısal ve motor yetenekleri ile ilişkisi gibi konularda çalışmaktadırlar.
Sosyal psikologlar, sürücülük tutumları üzerinde çalışmaktadırlar ve sürücü ve yaya davranışlarını değiştirmeye yönelik eğitim programları üzerinde durmaktadırlar. Tutum kuramlarını, özellikle de son yıllarda üzerinde durulan “Planlanmış Davranış Kuramı’nı” içkili ya da hızlı araç kullanarak trafik kurallarını ihlal etme gibi davranışların temelini açıklamak için kullanmaktadırlar, konuyla ilgili uygulamaya dönük araştırmalar yapmaktadırlar.
Klinik psikologların trafik psikolojisinde en yoğun olarak ilgilendikleri konular ise alkollü araç kullanan sürücülere yönelik alkol tedavileri, kaza sonrası yaşanan post travmatik stres bozukluğu gibi yaşam olaylarına yönelik terapilerdir. Ayrıca kaza yapmayı alışkanlık haline getiren, çok sık aşırı hız yapan sürücülerin rehabilitasyonları ile de ilgilenmektedirler.
Sosyal psikologların ve klinik psikologlarının birlikte çalıştıkları konular arasında; sürücülerin stres ve kaygı duygu durumlarının ölçülmesi, sürücülükte kaygı tepkileri, saldırganlık, kızgınlık, kazaya neden olan sürücünün yaşadığı suçluluk duyguları, kazalara neden olabilecek şiddet davranışlarının belirlenmesi, sürücü davranışlarını geliştirme ve rehabilitasyonu gibi konuları sıralayabiliriz.
Son yıllarda ise trafik psikologlarının önemli bir tartışma alanı psikolojinin tüm bu alt alanlarından bağımsız olarak yalnızca trafik psikolojisi için geçerli olan kuramlar, modeller geliştirmektir.
Özetle, trafik psikolojisi “trafik” kavramını oluşturan üç öğe olan, “araçlar”, “insanlar” ve “çevre” ile ilgilenen bir alandır. Birbirini bütünleyen koşulların bir araya gelmesinden oluşan trafik olgusu, bu koşullardan herhangi birinde meydana gelecek değişiklikten etkilenmektedir. Trafik sistemini oluşturan öğelerden herhangi birinde ortaya çıkacak küçük bir aksaklık tüm sisteme olumsuz etkide bulunarak, sistemin aksamasına neden olmaktadır. Trafik psikolojisi bu üç öğeyi tek tek ele aldığı gibi üçünün birbiriyle etkileşimini, diğer bir deyişle sistemi de incelemektedir.
Sonuç olarak bugün artık Avrupa’da mühendisler ya da kanun yapıcılar, uygulayıcılar, trafik bilirkişileri değil, onlarla çalışan, onlara danışmanlık yapan psikologlar trafik kazalarını azaltabildiklerini rapor etmekte ve kazaları azaltmaya yönelik yeni hedefler belirlemektedirler. Gün geçtikçe büyüyen dev bir trafik sorununa sahip olan ülkemizde de Türk psikologları aynı rolü üstlenmek ve ülkemizdeki eski sürücü kimliğinin yerine çağdaş, öz denetime sahip, çevresine ve diğer sürücülere karşı duyarlı yeni sürücü kimliğinin geliştirilmesi için hazırdırlar.